Kirklareli Kültür Sanat ve Edebiyatçilar Dernegi (KIRKSEDER)in aylik Siir Dinletisi Dünya Kadinlar Günün’nden bir gün önceye rastladigi için toplantida konusmalarin ilk maddesi Dünya Kadinlar Günü ve Türkiye’de Kadinin Durumu olmustur. Bu nedenle Kirkseder Baskani olarak toplantiyi açis konusmami Dünya Kadinlar Günü’nde Türk Kadininin durumuna tahsis ettim. Üyelerinden sair ve yazar Güner Gürkas da yaptigi konusmada kadinin hayatta ve aile içindeki fedakarliklarini çektigi çileleri, maruz kaldigi siddeti, baskiyi anlatti. Bazi üyeler de Kadinlar üzerine yazdiklari siirlerini okudular. Baskan Yardimcisi Münür Saygin’in öngörüsü ile hanim sairlere birer buket çiçek verilerek günleri kutlandi. Münür Saygin ve Yönetim Kurulu Üyesi Savas Erdem dernegin faaliyetleri hakkinda üyeleri bilgilendirdikten sonra toplanti Yönetim Kurulu Üyesi Alaeddin Ikican’in Baskanliginda Siir Dinletisi olarak devam etti.
Dünya Kadinlar Günü dolayisiyle yaptigim kisa konusmada Türkiye’de konumu itibariyle dört tür kadin bulundugunu, bu dört tür kadindan birinin KURTULMUS KADIN digerinin KURTARILMAYI BEKLEYEN KADIN, üçüncüsünün TÜKETEN KADIN, dördüncüsünün ise TÜKETILEN KADIN oldugunu söyledim.
Ülkemizde Kurtulmus Kadin, sosyal güvenceye kavusmus, isi gücü olan kadindir. Bunlar Türkiye’de azbuçuk mutlu kadinlardir. Ancak Mutlu Kadinlar sosyal ve ekonomik hayatimizda kadin sayimiz yüzde 20 dolayindadir. Kadinlarda çogunlugu, çilesi ve sikintisi olan kadin olusturmaktadir. Yani sosyal güvencesi olmayan ve çalismayan kadin ülkemizde çogunlugu meydana getirmektedir. Bu kadin KURTARILMAYI BEKLEYEN KADIN’dir.
TÜKETEN KADIN, çalismayan, çalisma imkani bulamayan kadindir. Aile ve ülke ekonomisine katkisi olmayan bir insandir. TÜKETILEN KADIN ise sömürülen kadindir. Bu kadin türü hem çalismayan kadin kesiminde vardir hem de çalisan kadin kesiminde. Çalisan Kadin kesiminde Tüketilen Kadin elinde avucunda olani tasarruf edemeyen, imkanlari elinden alinan kadindir. Bir baska anlamda emegi ve geliri sömürülen kadindir.
Tabii kadinlarin durumu sadece bu çerçevede, bu konumda degildir. Siddete maruz kalan, okuma yazma bilmeyen, bu imkani bulamayan kadinlar ve kizlar vardir. Bugün itibariyle ülkemizde her 4 kadindan biri siddete maruz kalan kadindir. Bu kadinlar içersinde 4 milyonu kocalarindan her gün dayak yemektedirler. Aile içi siddetten kaçip Siginma Evleri’ne giden kadin sayisi ise binleri geçmistir.
Türkiye’de kadin yalniz is hayatinda degil, sosyal ve siyasal hayatta da geri adim atmak zorunda kalmistir. Parlamento, Il Genel ve Belediye Meclislerinde kadin sayisi dünya siralamasinin çok altindadir. Oysa Cumhuriyet, Türkiye’de bir KADIN DEVRIMI yapmis, 1930’lu yillarin ortalarinda parlamentoya 18 dolayinda kadin sokmustur. Fakat ne yazik ki zaman içersinde artmasi gereken bu sayi, giderek düsmüstür. Öyle görünür ki kadinlar bu baglamda fazla bir gayretin ve israrin içersinde degildirler. Geri çekilmeye razi olmus gibi bir halleri vardir. Birçok nedenlerden dolayi kadinlar evin içinde dengeyi ve esitligi kuramamislardir. Kendilerine ait bir yer kabul ettirememislerdir. Oysa bunu yapacak, yaptiracak dogal ve manevi güçleri vardir.
Bu tabloya baktigimizda hiç kusku yok ki Türk toplumu uygar bir toplum görüntüsü yansitmamaktadir. Toplumu tamamlayan kadin hâlâ kapinin arkasinda, adi, yeri belli olmayan biridir. Bu nedenle toplumu uygar kilmak, kadini tümüyle topluma, ekonomiye, siyasal hayata dahil etmek istiyorsak onun yolunu açmak zorundayiz. Bu durumu yalniz Dünya Kadinlar Günü’nde degil, her Tanri’nin günü konusup tartismamiz gerekir.
nazifkaracam@gazetetrakya.com
Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol