KIRLILIK

Önce Çagdas Kent'ten çikistan basliyorum. Çagdas Kent birinci etaptan. Kirletmeye oradan basliyoruz. Çöpçü kamyonu gelip alacak diye erken erken, rast gele atiliyor dünyalar kadar pislik.
Çagdas Kent'in disina çikiyorum. Hemen sol yanimdaki o güzelim çimenlik...
Bir yolunuz düserse bir bakiverin neler yok. Neler var demiyorum, dikkat edin. Neler yok?
Düsünüyorum, yalnizca çocuklar mi atiyor buralara bu çeri çöpü? Yalnizca akli ermeyen çocuklar mi?
Disari çikabilen çocuk, hele de elinde tuttugu bir seyle disari çikabilen çocuk, demek ki yürüyebilen, konusabilen, anlayabilen, kendine kadar düsünebilen, kendi kendine is yapabilen bir insandir. Büyüklerinden, az da olsa bir seyler almis, edinmistir. Eger elindeki kirli veya gereksiz maddeyi çimenlerin üzerine atiyor ve çöpe dönüstürüyorsa, bu hata, o çocugun degil, onu yetistiren büyüklerinindir. 
Sonra da sürüyor bu olumsuz egitimin ve yetistirilisin kirli etkileri.
Elime bir torba alip tüm pislikleri tek tek toplamak geçiyor içimden. Keske yapsam.
Bir kere yapmayi deneyecegim. Bakalim ne elde edecegim. Bakalim görenlerin tavri ne olacak. Gülecekler mi davranisima, elestirecekler mi delinin zoruna bak diyerek... 
Aglayacaklar mi, "Vah zavalli... Bu duruma düsecek adam miydi!" diye...
Iyi de, böyle de olmuyor ama!
Åzehrin göbeginde, vilâyet binasinin karsisinda, Atatürk heykelli parkta, nisan aylarinda... Bir çift bankta öylesine oturmus, birbirine belki asklarini fisildamakta.
Biraz ötede bir baska çift, çimenlerin üzerine oturmus, sirtlarini "o agaç"a vermisler, fisildasiyorlar.
Hemen yanlarinda, parkin caddeye bakan kösesinde bir saçimlik yirtik kâgit parçaciklari.
Hiç kimse rahatsiz olmuyor. Gün boyu oracikta durdu o kirlilik.
Gün boyu hiç kimse rahatsiz olmadi. 
Çimenlikler, kaldirimlar, yollar, ev önleri, bahçeler hep çöp. Akliniza gelen her yerde, akliniza gelen her tür pislik. Bilirsiniz, çocuk çikolata alir, kâgitli bir yiyecek alir, soyar, içini yer ve kâgidini hemen oraciga birakiverir. 
Kimden almistir bu aliskanligi, bu "görgü!"yü?
Kolayini bulsak çöplerimizi caddelere, kaldirimlara bosaltacagiz.
Sonra da dönüp: "Kirklareli batili, uygar bir ildir!" masaliyla böbürlenecegiz.
Bir zamanlar ikinci ulu önder Aziz Nesin, sehrimize gelmis. Söylesi sirasinda vatandasin biri, -O kendini bilir!- "Kirklareli halki uygardir!" demis.
Ikinci ulu önder Aziz Nesin: "Belli oluyor!" demis. "Parktaki: -Çimenlere basmayiniz, çiçekleri koparmayiniz!- tabelalari seyi ahlatiyor!"
Herkes ahmet mehmet degil, hi hi'la geçistirsin, sirt sivazlasin. 
Her apartmanin, is haninin girisine tabelâ konsa: "Lütfen izmaritlerinizi merdivenlere atmayiniz!" diye...
Her sokak basina, her kaldirim tasina, her duvar kiyisina uyari levhalari konsa: "Lütfen elinizdeki çöpü buraciga ativermeyin. Bakin birkaç adim ötede çöp kutusu var eyyy sayin vatandasim!" diye...
O zaman daha da uygar görünürüz belki!
"Lütfen yerlere tükürmeyiniz!"
Ama gerçekten tükürmemeliyiz yerlere. Bin bir çesit örnekleniyor günümüzde. Bin bir çesit anlatiliyor artik. Nasil vazgeçmiyoruz bu çirkin aliskanliklarimizdan?
Kendimden baslamaliyim.
Kendimizden baslamaliyiz.
Herkes kendinden baslamali bir takim girisimlere. 
Bugün yolda, caddede yürürken herkes bir çöpü yerden kaldirmak ve gerekli yere birakmak gibi bir eylem baslatmali. 
Elime bir torba alip çimenlerin üstündekilerin hepsini tek tek toplamak geliyor içimden. Yapmayacagim belki ama...
Bugünden baslayarak, her gün bir çöpü elverisli bir yere havale etmeye gayret edecegim. Bakalim sonuç degisecek mi.
Bu biraz, batakligi kurutmak yerine sivrisinek öldürmek olacak ama...
Ne yapalim?
Öyle de yok, böyle de!
Batti balik!..
Åzu yerel, ulusal ve evrensel kirliligin önüne geçebilmek için bir yerlerden baslamak gerektigi su götürmez.

Yorum Yazın

Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol