KİTAPLARLA BESLENMEYEN ULUSLARIN SONU CEHALETTİR

Önceki gün çıkan yazımda Bulgarlar’ın Balkan Savaşı'nı okulları ve aldıkları eğitim (Bilgi) sayesinde savaşı kazandıklarını yazmıştım. Okullar, öğretmenler başarı kazanmada başta gelen etkenlerdir. Mesela 1870'li yıllarda Alman-Fransız Savaşı'nı öğretmenlerin kazandıkları söylenir. Bir devletin birçok vazifesi vardır ama bu vazifelerin içinde en önemli olanları Sağlık, Milli Eğitim önde gelir. Devlet yurttaşlarını okutmak, onlara eğitim verdirmek zorundadır. Bunun için okullar açar, okullara öğretmenler yetiştirir, kütüphaneler açar, spor sahaları tesis eder. Bunların tümü önemlidir, gereklidir fakat en gerekli olan "EĞİTİM"dir. Çünkü eğitim insanı insan yapar. Kendi işini bilen, yurduna yararlı insan yetiştirmek devletin vazifelerinin başında gelir. Tabii bir şey yapabilmek için yalnız okullarda okumak yetmez, serbest hayatta da okumak gerekir. Dünya ulusları ömür boyu eğitim ve okumayı esas kabul etmiştir. Çünkü insanı kişilikli yapan, ona itibar sağlayan KİTAP KÜLTÜRÜ'dür. Devlet kitap alamayanlar, evlerinde kitaplıklar meydana getiremeyenler için kütüphaneler açmıştır. Bugün ülkemizde binin üstünde kütüphane vardır. Fakat bu kadar kütüphane asla yeterli değildir. İleri ülkelerin köylerinde, kasabalarında, şehirlerinde kütüphaneler vardır. Kütüphanelerde her türlü kitabı bulmak, alıp okumak mümkündür. Ancak kütüphaneye gitmeye, kitap okumaya alışmış olmak lazımdır. SOFRALAR MİDEMİZİ-KÜTÜPHANELER-KİTAPLAR BEYNİMİZİ BESLER. Bunu bilmek lazımdır.
Dünyada çok kitap okuyan uluslar olduğu gibi kitap okumayan uluslar da vardır. Yazmak istemiyorum ama gerçeğin de bilinmesi lazım geldiği için yazmak zorundayım. Biliniz ki dünyada en az kitap okuyan, üstelik okuduğunu anlamayan, anlatmayan Türkiye'dir. Mustafa Kemal Atatürk'ün ülkesine, ulusuna yakışmayan bir durum. Ama maalesef durum böyle. Acı ama gerçek. Devletin de halka kitap okutmak, kitap okuma alışkanlığı kazandırmak için bir girişimi yok. Kitap okuma bir eğitim işidir. Okullardan başlamak gerekir. Bu vesileyle birkaç kez yazdığımı hatırlıyorum, Köy Enstitülerinde okurken her sabah 45 dakika serbest kitap okurduk ve okuduğumuzu tartışırdık. Tartışmalar çok da yararlı olurdu.
İnsanlarımızın kitap okumaması Osmanlılar'dan gelmektedir. Bir defa Osmanlılar kitap okumaya geç başlamışlardır. Arap yazısını okumak zor olduğu için kitap okunmuyordu. Devlet kullarına eğitim vermeye çok geç başlamıştı. Halkta "OKUYACAKSIN DA NE OLACAK" zihniyeti yaygındı. Bugün dahi yurdumuzun bazı bölgelerinde bu köhne zihniyetin tortuları vardır.
Netice itibariyle okumaktan, kitaptan korkmamak gerekir. Peygamber ümmetine okumayı, okutmayı, okuma ile işe başlamayı öğütlemiştir. Ama Peygamberin ümmeti, Mustafa Kemal'in ulusu okumuyor. Oysa Cumhuriyet ilan edilmiş, arkasından Mustafa Kemal Atatürk'ün MİLLET MEKTEPLERİ gelmiştir. Atatürk'ün 1932'de kurduğu Halkevleri ve Halkodalarının en önemli bölümü kitaplıkları, kütüphaneleri idi. Atatürk'ün, İnönü'nün zamanında yani 1932-1950 yılları arasında Halkevleri kapatılmadığı zamanlarda her kasaba ve şehirde kitaplıklar, kütüphaneler vardı. Bunların sayısı bugünkü gibi bin değil, 4 bin, 5 bin idi. Sormak lazım, KİM KAPATTI HALKEVLERİNİ? KİM 3 MİLYON KİTABI BODRUMLARA ATTI? Tarih bir gün bunu yapanları mutlaka sorgulayacaktır. Halkı karanlığa itenler bir gün tarih önünde Halkevlerini, Köy Enstitülerini niye kapattıkları sorulacaktır. Açık kalsalardı on bin, yüz bin, milyon kitap okuyucusu bunlara gidip, kitap kültürü sahibi olacaklardı. Halkın okumasından kimler korktu da bu eğitim yuvaları, kültür evleri kapatıldı? Birçok sorunun olduğu gibi, bunun da cevabı yok.

Yorum Yazın

Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol