Ilimiz Merkez Ilçe Köy Muhtarlari, Ihtiyar Kurulu Üyeleri ile Köy Muhtarlari tarafindan seçilen köy halkini temsil edebilecek nitelikteki vatandaslardan olusan 42 kisilik bir grubun Il Hukuk Isleri Müdürü M.Erhan Türker, Il Mahalli Idareler Müdürü Alaeddin Ikican, Il Mahalli Idareler Åzef V. Hüseyin Özkan, resim ve kamera görevini üstlenen Valilik Mutemedi Seyit Demirel ve bazi kamu görevlilerinin katilimi ile 16.03.2012 günü aksami çiktiklari Balkan ülkeleri gezi turundan 23.03.2012 günü sabahi döndüler.
Orta Avrupa ve Balkan Ülkelerindeki Osmanli Dönemi tarih ve Kültür varliklarini görmek, Bu dönem ile Cumhuriyet ve Atatürk’ün biraktigi izleri incelemek, tarih kültür ve turizm zenginlikleri ile Ilimizdeki yerlesimlerde bulunan ayni türdeki varliklarin korunmasi, bakimi ve turizm amaçli kullanimi konularindaki bilgi ve görgülerini arttirmak, ayni zamanda Avrupa Birligi ile sinirlari bulunan Ilimiz köylerinin AB giris sürecinde alt yapi ve üst yapi çalismalarinda karsilasabilecegi güçlükleri ve firsatlari arastirabilmek amaciyla, Yunanistan, Kosova, Makedonya, Hirvatistan, Arnavutluk, Bosna Hersek ve Karadag ülkelerini kapsayan, buralardaki mahalli idarelerin çalismalari ile ilgili bilgi edinme amaçli gezi düzenlendi.
Tamamen katilimcilarin kendileri tarafindan karsilanan gezi masraflari için herhangi bir proje yada bütçeden harcama yapilmamasi geziye ayri bir anlam katti. Gezi programina Isletme temsilcisi Arif Dinçer’in kisa bir program bilgilendirmesi ve Il Hukuk Isleri Müdürü Erhan Türker’in konusmasiyla baslandi. Il Mahalli Idareler Müdürü Alaeddin Ikican ve bazi katilimci arkadaslardan aldigimiz izlenimler ve bilgiler dogrultusunda gezi ile ilgili görüslerini söyle dile getirdiler;
“Türkiye’den küçük bir sinir kapisi olan Pazarkule sinir kapisindan girdigimiz Yunanistan’da harika bir sabah çorbasini Kavala’da içtik, Çorba tasi büyük ve doluydu. Çorbanin lezzetine bir de isyerinin sahibi ve sahibesinin ailece çalisan bireylerinin yakinlik ve güleryüzü eklenince ilk gece yol yorgunlugumuz unutuluyordu. Yunanistan’a ilk girdigimizde halkinin mübadele yillarinda Edirne ve Kirklareli’den göç eden Türklerden olusan Çörek köy’e geldik,buranin halkinin daha çok geri hizmetlerde kullanildigi,askerlik gibi görevlere alinmadigi rehberlik yapan Sami Sezen tarafindan ifade edildi. Yunanistan halki eglenceyi sevdigi için genelde “gece yatmaz gündüz kalkmaz” tabiri kullaniliyordu. Ayrica Yunanistan’da dikkat çeken baska bir konu yol zerinde sik sik sopel denilen küçük kliseler (oyuncak gibi) dikilmisti. Sebebini sordugumuzda ise Yunanlilarin asiri hiz düskünü olmasi nedeniyle sik olusan kazalarda ölenler için kaza yerine yol kenarina bu sopel’lerin dikildigi söylendi. Yunanistan’in Dimitoka kalesinin muhtesem görüntüsü ile süren yolculugumuz halkin büyük kisminin Türk oldugu Åzapçi Kasabasi ve Gümülcine ile devam etti.
Makedonya Gümrük kapisina vardigimizda saat 07.30 du. Makedonya’ya girerken Hasan Öztürk’e ait Manolya türküsünü seslendiriyorduk. Doyran köyünün yarisi Yunanistan’da yarisi Makedonya’da kalmis. Vardar nehri ile yolculugumuz sürerken Yunanistan ile isim sorunu yasayan Makedonya’da sarkilara konu olan Maya dagi eteklerindeki Doyran köyü kendini fark ettirmeye çalisiyordu. Makedonya’da Arnavut, Türk, Sirp, Yunan her ülkeden vatandas bulundugu ancak Türklerin büyük çogunlugunun savas sirasinda Türkiye’ye göç ettigi belirtiliyordu rehberimiz tarafindan. Vardar nahri Üsküp sehrini ikiye bölmüs, Deprem öncesi eski Üsküp ve Yeni Üsküp belirginligini koruyordu. Üsküp’e muhtesem Üsküp kalesinin görüntüsü esliginde girdik. O gün Üsküp’te büyük bir mitingi oldugundan uzun süre ve genis anlamda Üsküp’ü gezemedik. Üsküp’ten ayrilarak Kosava gümrük kapisindan Prizren sehrine geldik. Yaklasik 60.000 nüfusa sahip Kirklareli benzeri Prizren’de 23 adet cami oldugunu duyunca Osmanlilarin biraktigi islamiyetin varliginin hala devam ettigi ve sahiplenildigi anlasiliyordu. Otelimize yerlestikten sonra o aksam Prizren’de Fenerbahçe-Galatasaray maçini izlemek için yer aradik ancak tüm çay bahçeleri doluydu. Türkiye’deki ezeli heyecanin Prizren’de de görünce farkli bir ülkede bulundugumuzu hiç hissetmedik. Maçi güzel bir çay bahçesinin kapali alani disinda (yer bulunmadigindan) izledik.
Prizren’de konakladigimiz otelin önünde Türkiye’den getirdigimiz bir bayragi alarak 18 Mart Çanakkale Åzehitlerini Anma Gününün kutlanmasi, Saygi durusu ve Istiklal Marsi esliginde göndere bayrak çekilmesi, Il Hukuk Isleri Müdürü Erhan Türker’in günün anlam ve önemini belirten konusmasindan sonra Hasan Öztürk’ün sazi ve sözü esliginde mars ve türkülerin söylenmesi siirlerin okunmasi ayri bir güzellik katti gezimize. Törenden sonra Pristine sehrini gezip Sirbistan sinir kapisina yöneldigimizde tüm yollarin barikat kurularak kapandigi sadece sehir içinden dar bir yolun geçis için birakildigi görülerek buradan Sirbistan sinir kapisina vardik. Ancak Sirplarin Kosova’yi tanimamalari bizimde pasaportlarimizda Kosova mührü bulunmasi nedeniyle bizi içeri almadilar. Maalesef geri dönüs yaparak zaman ve emek kaybi ile büyük bir yorgunluktan sonra Arnavutluk ve Karadag sinir kapilarindan geçerek o gece oteldeki yemek ve ikametlerimizden de mahrum olarak Saraybosna’daki otelimize geldik. Özellikle Arnavutluk’ta Iskodra kentinden sonra yaklasik 10-15 Km civarinda onarim yapilan ve sanki tarla yollarini andiran görüntüsü ile o kadar kötü bir yola isabet ettik ki, yolculugumuzun en riskli ve zorlu süresi burada geçti. Kis hava sartlarindan dolayi kasisli, çukurlu ve trafik isaretlerinden yoksun bu yoldaki en büyük sansimiz fedakar ve cefakar görevinin sorumlulugu içerisinde hareket eden kaptan söförümüzdü. Sabah kahvaltisi ve kisa bir dinlenmeden sonra Bosna Hersek sehir turu yapildi. Yaklasik 600.000 nüfusu olan Saray Bosna’da camilerin bir kismi Sirplarin bölgesinde kaldigi için faal olmadigi belirtildi. Åzehri ikiye bölen Milyaska nehrini tas köprüden geçerek Gazi Hüsrev Begova Camii gezildi. Sirplar tarafindan bombalanan Pazar yeri ile Mostar ve Saray Bosna’da parklarin tamamina yakininin mezar oldugunu görünce tüylerimiz diken diken oluyordu. Biunalarda mermi izleri çok yogun delik desik binalar savasin aci yüzünü unutturmuyordu. Özellikle Mostar ve Saray Bosna’da her yer kan kokuyordu ,Zulüm kokuyordu. Mostar’da Türkiye Baskonsolosunu ziyaret ettik. Candan ve samimi biriydi. Mostar köprüsünde resimlerimiz çekildikten sonra Adriyatik sahilinden Hirvatistan’a girerek Dubrovnik sehrine yol aliyorduk. Yol boyunca görülen saheser yerlerle birlikte Metkoviç ovasinin düz verimli ve zenginligi kendini gösteriyordu.
Dubrovnik Hirvatistan’in en güzel sahil kentlerinden biri. 70-80 bin civari nüfusu güzel bir asma köprüsü Istanbul Bogaz köprüsünü andiriyordu. Muhtesem kale surlari sehri çevirmis, sehrin özelligi surlar ile çevrilmesi, surlarin disindaki yerlesim alaninin ise sonradan yapilan binalardan oldugu ifade ediliyordu. Adriyatik denizinin Dubrovnik bölümü sanki akvaryumu andirircasina tertemiz ve berrak görünüyordu. Ister istemez aklimiza Türkiyenin sahil sulari geliyordu. Dubrovnik’ten sonra son duragimiz tekrar Makedonya ve muhtesem Ohrid gölü ile sehrine geldik. Gezimizin en dinlendirici ve güzel tarafi burasi idi,çarsida alisverisler yapildi. Ohrid gölünün su kaynaklari kayiklarla gezildi. Elveda Rumeli filminin çekildigi, kaymakam evi, kale sokaklar gezildi. Tavuskuslari ile tanidigimiz manastir, ayri güzellikteydi. Son gecemizde yaptigimiz Türk gecesine davet edilen Ohrid Belediye Konsey Baskani ile Turizm ve Tanitma Konsey Grup Baskaninin rehberimiz Rüstü Müftü’nün Makedon ve Arnavut dostlari, bayragimiz asili oldugu halde sarkilar türküler ve siirlerle dolu bir gece yasandi.
Muhtarlar Dernegi tarafindan verilen duvar saatleri ve Kirklareli’yi tanitici brosür, dergi ve kutaplar uygun yerlere dagitimi yapilirken, Muhtarlar Dernegi Bsk.Yrd Vedat Dengiz vasitasiyla saatler Mostar ve Selanik Baskonsoloslarina, Ohrid Belediye Konsey Baskanina, rehberimize, kaptana ve uygun görülen kisilere birer ani olarak verildi. Dönüs yolculugunda Atatürk’ün okudugu Manastir’daki Askeri idadi ve Selanik’te evinin ziyaretleri çok anlamliydi. Özellikle Atatürk’ün evinin ziyaretinde bizi karsilayan Baskonsolos Tugrul Biltekin'in Kirklareli’li olmasi, Il Mahalli Idareler Müdürü Alaeddin Ikican’in Lise sinif arkadasi Dr. Dilek (Ovali) Civelek’in kuzeni olup,ortak asina olunan kisilerden bahsedilmesi gurbette farkli duygular yasatiyordu.
Her yönüyle anlatilmaya kalkilsa tam bir gazetenin tüm sayfalarinin yetmeyecegine inandigimiz bu gezinin özünü ve genel hatlarini vermeye çalistik. Gazetemize konusmak isteyen o kadar çok katilimci vardi ki hepsinin düsüncelerini alma sansimiz bulunmadigindan genel görüsler olarak vermeye çalistik.Ancak bu gezinin katilimcilar arasinda birlik, beraberlik ve dayanismayi güçlendirdigi, Muhtarlarin çalismalarinda yeni ufuklar açilmasina neden oldugu, memnuniyetlerini gizleyemedikleri gözlerinden belli oluyordu. Yararli olduguna inandigimiz ve tamamen katilanlarin kendi imkanlari ile finanse edilen bu gezilerin devami ile Il çapina yayginlastirilmasinin çok daha faydali olacagi yine Muhtarlar tarafindan dile getirilmektedir.
Gezinin baslangicindan sonuna kadar titiz bir sekilde tüm notlari almaya çalistigini ögrendigimiz Il Hukuk Isleri Müdürü M.Erhan Türker’in bu notlarini bir dizi köse yazisi seklinde paylasacagini ümit ederek bu gezinin zenginliklerini daha iyi degerlendirme imkani bulacagiz. Muhtar ve diger katilimcilarin degerlendirmeleri de günlerce dillerden düsmeyecek gibi görünüyor. Gezinin sonunda tüm katilimcilar Valiligimiz Mahalli Idareler Müdürlügünün girisimi ve önderliginde bir baska gezide görüsmek üzere vedalasarak ayrildilar.
Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol