"Slm… Nbr? Grsz… OK." Bu kelimeler anlamsiz gibi görünse de hayatimizin içinde yer alan, Türkçeyi katlettigimiz, elektronik sohbet ortaminda sesli harfleri yazmaya üsendigimiz, arkadaslarimizin, yakinlarimizin halini hatirini sordugumuz kelimeler… 10 yil önce böyle bir seyle karsilassaniz her halde sasirir, "Bunlar deli mi?" derdiniz, degil mi?
Ama merak etmeyin… Artik bunlari bilmemek ayip! Artik konusurken cümlelerimizin içinde Ingilizce terimler kullanmamak ayip! Türk Dil Kurumu'na inatla, Türkçeyi yabancilastirmak ve "medeni" oldugunu iddia ederek, güzide dilimize yeni yeni anlamlar katmak en önemli görev artik…
"Özenti"nin büyük bir tehlike oldugunu, insanlarin hayatini degistirecek, onlarin yasam tarzlarini olumsuz yönde etkileyecek kadar önemsenmesi gerektigini daha önceki yazilarimda belirtmistim. Özellikle popüler kültürün kurbani olan gençligin en büyük düsmani "özenti"…
Ancak bu kez olaya farkli bir açidan bakmayi yegliyorum… "Konusmamak"… Çünkü biz konusmuyoruz… Asil önemli olan, farkinda olmadigimiz olay, iste bu! Birbirimizle saglikli iletisim kuramadigimiz için, ortaya çikan "katledilmis Türkçe" unsuru, birçok kisiyi rahatsiz etmiyor. En korkuncu da bu zaten…
"Argo" basligi altinda farkinda olmadan kullandigimiz binlerce sözcük, yasam tarzimizi sekillendiriyor. Biz anlamadan agzimizdan çikan kelimeler, bilinçaltimizin bizlere bir hediyesi…
Ama dedigim gibi medeni olmanin yolu, dünyanin en popüler dilini ögrenmek, konusmak hatta yasamaktan geçiyor. Ingilizce önemli bir dil… Ögrenmenin, konusmanin hiçbir zarari yok, bilakis faydasi var. Ancak is kendi degerlerimize ve dilimiz üzerinden ugradigimiz önemli kayiplara, hatta hakaretlere dayaninca insan düsünmeden edemiyor; "Ben ne konusuyorum?" diye…
***
Sokaklarda birbirilerine çarpan vücutlar, yüzlerini asar bir hale gelmis… Herkes bir sekilde bu dünyadan kendini soyutlamis… Nereye gittigini bilmeyen ayaklar, bosluklarda bulmus kendini… Kimse kimseye bakmiyor…
Iste bu milyonlarca insanin arasinda da, ayni davranislara sahip biri var… Sokakta hizli adimlarla ilerliyor… Az önce yanindan geçen kisinin eski okul arkadasi oldugunu hatirlamiyor… Ya da iki sokak öteden gelen kisinin, küçükken çiftliginde oynadigi akrabasi oldugu aklina bile gelmiyor. Evine yaklasiyor… "Bir an önce evime girsem de su kalabaliktan kurtulsam" diyor bedeni sanki… Eve varir varmaz, bilgisayarini açiyor ve bir elektronik sohbet odasina giriyor. Yani "chat" sayfalarina ve kendi kendine soruyor; "Bakalim tanismak isteyen biri var mi?"
Bu kesmekeslik degildir de nedir?
***
Kirklareli sokaklarinda gezerken, bir tabelada yazan dükkân ismini görünce bu yaziyi yazmak geldi aklima… Tabelada "Los Angeles" yaziyordu… Evet, dükkânin ismi buydu… Amerika Birlesik Devletleri'nin de en kalabalik ikinci sehri, ilimizde bir dükkânin ismi olmustu… Yorumu sizlere birakiyorum…
Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol