LOZAN ÖNCESİ GÖNÜLLÜ HİZMETLİLER GRUPLARI

Okudukça öğreniyoruz Mudanya Mütarekesinden Cumhuriyetin İlk Hükümeti kuruluncaya kadar devleti kuranlar büyük sıkıntı yaşamışlardır. Memur bulamamışlardır. Asayişi sağlayacak kolluk kuvvetleri yoktur. Memur kadroları boştur. Hükümet vilayetlerden istediği "DURUM RAPORLARI"nı alamamaktadır. Mesela Cumhuriyet Hükümetinin Kırklareli'nde Mili Eğitimin Durumu hakkında istediği raporu bir İlköğretim Müfettişi yazıp göndermiştir. Cumhuriyet Hükümetinin bu isteğine 61 vilayetten 58'i yanıt verememiştir. Çünkü İllerde Milli Eğitim biriminin başında amir, memur yoktur. Bir milli mücadele tarihinde okumuştum, Başbakan İsmet İnönü Ankara'da her sabah İstasyona gider, İstanbul'dan gelecek treni beklermiş. Trenden inenlerin içinde okuma yazma bilenleri memur yapmak için bunu yaparmış. Büyük merkezlerin dışında kalan yerler için gerekli elemanlar kurulan "GÖNÜLLÜ HİZMET GRUPLARI" ile karşılanıyormuş. Yunan işgali sırasında yakalanıp Milos'a sürgün gönderilen eğitimci Hüseyin Aydın "HACI HATIRALAR" adlı kitabında bu "Gönüllü Hizmet Grupları'ndan söz etmekte, Lozan Anlaşması imzalanana dek durumun böyle idare edildiğini belirtmektedir.
Hüseyin Aydın da bu Hizmet Grupları içinde görev almış hükümet onu Demirköy'e amir olarak göndermiştir. Bu konuda Hüseyin Aydın kitabında şunları yazmaktadır:
“Milos'ta iki yıl esir kamplarında kaldık. Trakyalı tutsaklarla birlikte acılı bir hayat geçirdik. Lozan görüşmeleri öncesi serbest bırakıldık. Memleketim Vize'ye geldim. Lozan müzakereleri süresince ve daha sonraki yıllarda (1925 yılına kadar) Trakya'da "Devlete Gönüllü Hizmetliler Grubu"nda yer aldım. Demirköy Jandarma Karakolunda görev yaptım. Burada bir yıla yakın Sınır Komutanlığı görevinde bulundum. Sınırda 270 kişilik bir Bulgar çetesi ile gün boyu savaştım. Lozan'da barış anlaşması olmazsa savaşın devam edeceği söyleniyordu.”
Öyle anlaşılıyor ki hükümet Demirköy'e bir karakol komutanı bulamamıştır. Milli Mücadelenin bu yürekli ve özverili insanları parasız pulsuz ve karşılıksız devlete, millete hizmet ederken elbetteki evde kalanları düşünmüşlerdir. Ama onlar önlerine evi, evdekileri değil, memleketi koymuşlar, Geçiş Dönemi'ndeki devlete yardımcı olmuşlardır. O insanlara benzer insanlar bugün belki kenarda köşede vardır. Genelde olmadığını düşünüyorum. Manevi değerlerimizden çok şeyi kaybettiğimizi görüyorum. Toplumun söylemlerinde çıkarını memleketin önüne koyanları dinledikçe ülkeyi bu noktaya nasıl getirdiğimize aklım ermiyor. Biz idealist yetiştik. Hocalarımız, büyüklerimiz varsa yoksa MEMLEKET diyorlardı. "Yaslı gittik şen geldik" diye söylüyorlardı. Bugün o coşku veren marşlar, şarkılar, türküler unutulmuşlardır. Türkiye ruhunu arar hale gelmiştir. Bu durum bir çürüme midir, yozlaşma mıdır yoksa geçiş midir, bilmiyorum. Herkesin şikayet ettiği bir görüntü vardır ortada. Herkesin ağlaştığı yerde gülen yoktur. Bu bağlamda Araplar'a da özendiğimizi sanmıyorum. Onlar yarattıkları Ortadoğu Kültürü yüzünden birbirleriyle kavgalıdırlar. Ülkemiz tabii olumsuzluklar olumlu hale getirecek güce ve kadrolara sahiptir. Karamsar tabloyu değiştireceğimize inanıyorum. Yenilikçi şair Tevfik Fikret'in oğlu Haluk'a dediği gibi, "Geceler sonsuza kadar sürmez. Birgün elbet sabah olacaktır."

Yorum Yazın

Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol