Yıllardır gerek bulunduğum ilgili her ortamda gerekse bu köşeden, köyde yaşamanın gittikçe zorlaştığını, nüfus azaldıkça sorunların çoğaldığını anlatadurdum (anlatabildiysem). Resmi olarak kullanılan anlamı dışında benim ilkokuldaki 'hayat bilgisi' dersinden aklımda kaldığı kadarıyla köy; aileden sonraki en küçük sosyal topluluktu ki: Saflık, sadelik, doğallık vb. sayısız değerlerin kaynağı, yaşandığı yaşatıldığı yerdi.
Son seçimlerde rekor düzeyde muhtar adayının birbiriyle yarıştığını gördük. Bu tablo genel olarak muhtar ödeneklerinin yüzde yüz arttırılmasına yorumlandı. Kesinlikle doğruluk payı da yüksektir. Ben olayı farklı bir açıdan, en azından kendi yaşadığım bölgede kendi penceremden görebildiğim şekliyle dile getirmek istedim. Maalesef yakın çevremizde ve bizim köyümüzde kötü şeyler oluyor, sonuçta köylü olarak ben de olaylardan nasibimi alıyor bu girdaptan kendimi kurtaramıyorum.
Benim özellikle tarafsız durduğum, (yanlış ta olsa) boş oy kullandığım 1999 yerel seçimlerinde, kazanılmış muhtarlık ve üyeliklerin sudan sebeple (bu seçimde muhtar ve aza oylarının tek parça kağıda yazılı olmaması oyun iptaline sebepti. O seçimde ise oyların tek parça kağıtta yazılı olması itiraz üzerine iptal edilmelerine sebep oldu) el değiştirmesinden beri giderek artan gerilim, yine oy kullanma dışında hiç bir şekilde bulaşmadığım bu seçim sonucunda muhtarlık seçimini kaybeden tarafın anlaşılamaz tavırlarıyla çok farklı boyutlara ulaşmış, sebebi ve faili belli olmamakla birlikte, 6 Nisan gecesi 23.00 sıralarında yüzde 99,9 kasıtlı olduğu anlaşılan, saman dolu samanlığımın yakılmaya teşebbüs edilmesi olayıyla hepten anlaşılmaz boyuta ulaştı.
Her ne kadar o seçimde tarafsız olsam da seçim sonuçlarının iptal ettirilmesi beni de üzdü ve bana göre darbe benzeri bu girişimle yönetimi ele geçirenlere 'karşı taraf' oldum. Her ne kadar yapılanlar kanuni olsa da vicdani değil, bizim ahlak, kültür değerlerimize aykırıydı. Sonuçta kaç hanelik köyüz ki. Hemen tüm insanlar sosyal olarak birbiriyle ilişkili. İnsanlar bir şekilde özgür iradelerini sandığa yansıtmış, demokratik seçimle yöneticilerini belirlemiş. Bizim kültürümüzde başkasının olana el uzatmak, göz dikmek yanlıştı. Ama gözünü hırs bürümüş cahiller olunca... Üçüncü adaylığı sonucunda bu gün seçim kazanmış muhtarımızın sülalesini kastederek: Eti'lerden biri muhtar olacağına benim servetim gitsin diyen, o (Ersin Eti) muhtar olursa köyden kaçacağım diyen, o seçilirse onu Emin ve Mehmet (İstanbul'daki ağabeyim ve ben) yönetecek diyen, ben menfaatim için muhtar seçerim ve ben var olduğum sürece benim istediğim dışında kimse muhtar olamaz diyen, üç dönemdir akıl almaz çirkinliklerle bu işi başaranlarla hangi ortak noktada buluşabilirsiniz ki. Yaklaşık yirmi yıldır muhtar olarak köyümüzü yönete(meye-yönetile)n vatandaşın tecrübeleriyle yardımcı olmak yerine; sen muhtar olursan senin yaptıracağın (yol gibi) hizmetleri engelleyeceğim diyecek kadar basitleşmesini nasıl anlayabilirim. Bizim yaşadığımız seçim yarışı değil tam anlamıyla pislik, çirkinlik yarışı.
Eskiden de köyümüzde bölünmüşlükler vardı da nispeten doğal şekildeydi. Benim hatırladığım; 70 li yılların ortalarıydı, köyümüzün iki kahvesinden birine genel olarak o günün solcuları 'halkçılar', diğerine sağcıları 'adaletçiler' giderdi. Çocuklukla gençlik arası yaşta olan bizler her iki tarafa da giderdik. Bir gün kendini bilmez birisi; ya bu adaletçiler bu kahveye gelmeye utanmıyorlar mı diye ortaya laf atınca gerçekten utandım. Bizim tarafımız yoktu, arkadaşlarımız neredeyse oradaydık ama benim ailem 'adaletçi'ydi lafı üzerime aldım. Çocuklarımı bu çirkinliklere bulaştırmamak için elimden gelen çabayı sarfettim ama maalesef olaylardan kaçmak ta yetmiyor onlar üzerinize geliyor.
Büyük yerler için, en azından birkaç kahvehanesi olan yerler için bu yarış doğru olabilir. Nihai olarak; kızdığınıza, kızdığınız birinin olduğu yere gitmezsiniz. Ama bizde öyle değil ki. Zaten bir avuç insanız, gündüz köyde hayat yok denecek gibi. Akşamları ya ister istemez aynı çatı altına toplanacaksınız ya da hiç gitmeyeceksiniz ki; kültürümüz gereği gitmemek te yanlış ama ben artık kahve ortamında yok gibiydim, beni eleştirenler de benim gibi davranmaya başladılar... En kalabalık saatte toplamı dört masa, hemen hepsi birbirine sırtı dönük oturuyor. Toplam 87 oy, 4 muhtar adayı (57 oyu olup 4 adayı olan köy de varmış). Sırf birilerine kızdığı için aday olanlar var. Herkes bir biriyle sosyal olarak ilişkili. Adeta bir yanda sağ kolu aday, öbür yanda sol kolu. İnsanlar kime oy vereceğini şaşırdı. Hani vicdanı ile cüzdanı arasına sıkışmak diye bir tabir vardır, ya da çocuklara; anneni mi yoksa babanı mı daha çok seviyorsun diye sorulan saçma soru var ya; aynen o durum.
Bir önceki seçim atmosferinde gidişatı görmüş, gerginliği ve olası tehlikeyi ifade etmek üzere devlet yetkililerimize yazmayı düşünmüş; ukalalık olarak değerlendirilir diye vazgeçmiştim. Bu gün görüyorum ki bizdeki hastalık bir çok yere sıçramış. Nasıl önlenir bilemem, (ben 'Radyolog' misali fotoğrafı çekiyorum) ama bir şekilde tedavi amaçlı müdahale lazım. Yoksa ben demiştim demenin bir anlamı olmaz...
sairmehmet39@hotmail.com
0 539 839 75 78
Mehmet bey işiniz zormuş ordada bende köy ümüzün köylerimizin temiz insancıl kaldığını düşünüp gelecek için umut duyardım allah sonumuzu hayretsin demeli galiba artık