23.10 siralari Arnavutluk sinirina gelip dayandik. Makedonya'ya giriyoruz artik. Gezimiz gitgide yorucu, biktirici bir duruma bürünüyor.
Atalarimizin at sirtinda dolastigi, isgal ettikleri topraklari bizler otobüs koltuklarinda, kiçimiz agriyarak, yanlarimiz aciyarak geziyor, dolasiyoruz. Her taraf zifiri karanlik. Bir yer görünmüyor. Git babam git, yol. Bezdiriyor.
Ta 24.10'da Ohrid'e ulasiyoruz.
OHRID
Makedonya'nin Ohrid kentine geldigimizde moral düzeyimiz hayli düsük seviyededir artik. Geziden çok uçsuz araliksiz yolculugun yasanmasi, moralimizi asagilara indirdi elimizde olmadan.
Yine Kapakli muhtari Åzükrü dedeyle paylastik bu kez 209 numarali odayi. Bavullarimizi koyduktan sonra yemege indik. Gece yarisindan sonra yemek faslindayiz, çok yazik. Acikmamisim acikmasina ama herkes yemekte. Sürüye uyarak ben de oturuyorum yemegin basina. Gece gece kesif et yiyoruz. Åzahane izgara tavuk, patatesli… Söyleniyoruz bir yandan, gecenin bu sirasinda yenen yemege. Bilgin, Kavakdere muhtari Vedat Dengiz, Dereköy muhtari Remzi Kasap filan, sarap açildi. Muhabbet koyulasti. 02.30'u geçtik. Yiyoruz, içiyoruz ve yatiyoruz. 02.45 oldu yatana kadar.
Elli çesit dönüyorum yatakta. Uyku uyunmuyor dogal olarak.
21 Mart Çarsamba günü, barisik bir sabaha uyaniyoruz. Ohrid gölü kiyisinda ufak bir gezinti yapiyoruz. Rahatliyoruz usuldan. Gecenin siskinligi, rahatsizligi gidiyor üstümüzden. Kahvaltiya geçiliyor. Dört bes bardak süt ve bir miktar bal. Midem rahatliyor böylece. Kendime böyle bir iyilik ettim, yemeyerek.
Sahilde, rehberimiz Rüstü beyle söylesi yapildi kameralara. Ohrid'i anlatti.
Ardindan baglamamla bir seyler çaldim. Sabah sabah oyuna tuttu arkadaslar. Bir güzel halay çekildi.
Ohrid içine çiktik. Incik boncuk aliyor arkadaslar. Herkes bir tek dükkâna girdi. Karsisindaki dükkânin sahibi. Çalistiricisi genç kiz, melûl, mahzun, kalakaldi isyerinin kapisinda. Biraz sonra içeri girdi. Onun yanina gittim. Ayni seyleri o da satiyor. Yoldaki birkaç arkadasa, buraya gelmelerini, buradan da alis veris yapmalarini önerdim. Gelip baktilar. Hayli gelen oldu da alis veris yapan olmadi.
Aleksandra ile çat pat anlasmaya çalistik. Arkadasi Pavlina ile de… "Aman Makidonlu Makidonlu" sarkisinin nakarat bölümünü söyledim onlara. Bilmiyorlar sarkiyi. Duymamislar. Türkçe bilmiyorlar. Bu durumda bile hayli seyler anlasabildik.
Ohrid gölü kiyisinda otobüsle yolculuk edildi. Fotograflar çekildi bolca.
Ohrid Belediyesinden randevu alinmis. Sirf bu görüsme için sehre gelindi. Belediyeye gittik. Ziyaret yapildi. Tanisildi. Açiklamalar, bilgilendirmeler yapildi. Ohrid Belediyesi'nin Türkiye'de üç belediye ile "Kardes belediye" iliskisi varmis. Safranbolu, Yalova ve bir de Istanbul'da bir belediye.
Karsilikli anmaliklar alinip verildi.
Dagilim öncesi, kameraman Seyit, benden söz etti. "Aramizda sanatçimiz var!" diyerek. Beni tanitanlar, emekli oldugumu söyleyince, Belediye Konsey baskani, "Çok gençmis. Neden emekli olmus?" dedi. "Sosyal alanda daha verimli olabilmek için!" dedim.
Devam Edecek
Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol