Dönülmez bir yolun başlarındayız/ Vakit henüz değil geç/ Bu son fırsattır ey halkım/ Nasıl seçersen seç.
Ben cumartesi yazıyorum da bu yazı pazartesi okunacağı için seçim sonuçları ne olursa olsun o gün sadece kelime anlamıyla değil gerçek anlamda 'yeni' bir Türkiye olacak. Ya daha da muktedir; anayasa (hatta rejim de diyebileceğimiz) değişikliği de dahil pek çok önemli konuda tek başına kararlar alabilecek bir Ak Parti iktidarı olacak, ya da koalisyon dönemi başlayacak ki her iki durum da yeni bir başlangıç demek.
Geniş kapsamlı kamuoyu yoklamaları ile bu sonuçları doğruya yakın bilenler vardır elbet ama bize sonuçları tahmin, olasılıkları tahlil kalıyor.
Bir zamanlar Rahmetli Erbakan hocanın söylemlerine katılmadığım, desteklemediğim için kendime hâlâ kızıyorum. Nedendir onu da bilmiyorum; güya biz ''ılımlı müslüman''dık. Ilımlı müslüman ne demek, ne olduğumuzu da anlayabilmiş değilim ya; aslında kötü niyetli de değildik. Bizim niyetimiz müslümanlar arası kavgayı çatışmayı önlemek engellemek, en azından bu kavgayı büyütmemek için çabalıyorduk. Oysa bu kavgayı gereksiz yere başlatan büyüten şeytanlar iyi biliyordu ki; bir müslüman haksızlık karşısında sustuğu susturulduğu zaman aslında onların safına geçecek, meydan topyekün onlara kalacak. Onlarda ölçü tartı yok, alabildiğince çirkinlikle saldırıyor, meydan boş karşı koyan yok, cevap veren verebilen yok. İşin bir başka boyutu da şu: Akıp giden suyun önüne set çekmeye gelmezmiş, biz öyle öğretildik, yetiştirildik; (kim oldukları belli olmayan) büyükleri pek kızdırmaya gelmezmiş...
Bu seçim adeta HDP üzerinden yürüyor bütün mesele onun barajı aşıp aşmamasına bağlı. Temsilde adalet için aşsınlar ama ülkedeki istikrar ortamının bozulmaması için aşmasınlar istiyorum çünkü; gerçek anlamda bir siyasi parti kimliğine bürünemediler, pek te olamayacaklar gibi görünüyor ama: Şeytanlık ilmi, kurdu kuzu postuna bürüdü, daha düne kadar şiddetli bir şiddet savunucusu olan Demirtaş'tan uysal, uzlaşıcı, sevgi ve barış elçisi, Türkiye için gerekli, bir lider yaratıverdi.
Asla koalisyon olmasından yana değilim. En kötü karar kararsızlıktan, en kötü tek parti iktidarı en iyi koalisyondan iyidir, en azından doğru ya da yanlış işlerde sorumlunun kim olduğunu biliriz. Son yıllarda ülke, içine düştüğü düşürüldüğü kriz dönemlerinden, hızlı refleks kararlarla sıyrılmasını bildi, böyle de olmalı. Allah'ında yardımıyla küçük burun farklarıyla hep onlardan bir adım önde olan ve gerektiğinde tüm siyasi riskleri çekinmeden alan Recep Tayyip Erdoğan kendi siyasi kariyerinin yanında, ülkenin kariyerini de kurtarmış oldu. Doğumuzda batımızda, kuzeyimizde güneyimizde ayakta kalan ülke mi kaldı. İktidarı bu planlarla deviremeyenler şimdi hırsızlık, yolsuzluk, yüzsüzlükle suçlayarak yıpratma yıkma peşindeler. İllâ da Ak Parti olmasın ama ne olursa olsun tek parti olsun. Bugün en güçlü aday olduğu için de Ak Parti olsun.
Bu ülke sözde Recep Tayyip Erdoğan'a kızarak, pireye kızıp yorgan yakma misali ipleri kimin elinde olduğu belli olmayan ''okyanus ötesi''ne ve onun destekçilerine teslim edilecek kadar ucuz değil. Tayyip Erdoğan'a hayır diyen okyanus ötesinin destekçileri: 'Bu iş bizim iç meselemiz, bu yüzden size de hayır' diyebilselerdi o zaman can kurban, başımızın üzerinde yeriniz var derdik. Tayyip Erdoğan'ı millet seçti, gerekirse yeniden seçmeyerek onu göndermesini de bilir. Ya ötekiler???
Türk milleti bu güne kadar kaosa karmaşaya prim vermedi ama ya hiç arzu etmediğimiz halde sandıktan koalisyon gerektirecek bir sonuç çıkarsa: Üzüleceğiz, belki çok şey kaybedeceğiz, ama millet iradesinin üzerine söz olmaz. İcraatlarını savunduğumuz siyasi partiden bunun gereklerini yerine getirmelerini isteyeceğiz. İnanıyorum ki bu güne kadarki tüm krizleri aşan Ak Parti iktidarı bu konuda da başarılı olacaktır, olmalıdır, olmaz sa olmaz. Peki ya siz? Millet yeniden tek parti iktidarına daha da güçlü olarak devam derse siz buna ne kadar saygılı olacaksınız? Daha doğrusu olacak mısınız?
Nato ordusu ile Bulgar ordusu arasında irtibat subaylığı yapmış, yarım yamalak Türkçesiyle derdini çok güzel anlatan, ''Safranbolu ve Kırklareli benim ikinci vatanım'' diyen, benim kendisine: Sen bizden daha Türksün dediğim, Safranbolu'nun 'fahri hemşehrisi', özellikle Bulgaristan ile ilgili sözlerinden dolayı çok büyük bir Atatürk ve Türk hayranı olan, köyümüze geldiğinde ısrarla Atatürk büstü önünde fotoğraf çektiren Emil Nikolov adlı, bizim birbirimize ''kardeşim'' diye hitap ettiğimiz emekli albay bir Bulgar dostumuz var. Bulgaristan'da da ona sen Türksün diyorlarmış ve gel seni Hak ve Özgürlükler Partisine üye yapalım dediklerinde; kendi ifadesi ile verdiği cevap şu olmuş: Benim tek siyasi partim Türkiye'de Adalet ve Kalkınma Partisi'dir... Ah!... Emil Nikolov'un anladığını bir de bizimkiler anlayabilse...
sairmehmet39@hotmail.com0 539 839 75 78
Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol