Bu ülkelerde Mustafa Kemal Atatürk'ün yaptığını yapacak ne bir karizmatik önder, ne de Türk halkı gibi yönünü aydınlığa çevirecek bir Müslüman halk vardır. Şüphesiz ki bu ülkelerde Türkiye'ye, Türk halkına özenenler, örnek almak isteyenler vardır. Ancak kültürleri, bağlı oldukları idari ve siyasi sistemler buna muhaliftir. Türk ulusu da kendi inanç dünyasındaki ülkelerle arasındaki mesafeyi henüz ölçmüş değildir. Bunu da maruz görmek gerekir. Çünkü zenci kökenli bikir adamı Frantz Fanon'un dediği gibi "Yığınlar aşılan mesafeyi ölçebilme yeteneğinden yoksundurlar."
Böyle de olsa Türk halkı cumhuriyet sayesinde ve uygarlık yolunda ülkenin kalkınması, gelişmesi, değişmesi, ilerlemesi bağlamında büyük mesafeler almıştır. Bin yıldan beri aklını kullanma, zekâsını geliştirme imkânı bulmayan, sürekli savaşmaktan, göç ve göçmenlikten kendisini geliştiremeyen Türk halkı, cumhuriyet ile bu yazgısını değiştirme olanağını bulmuştur. Cumhuriyet, Türk'ün unutulmuş zekâsını gün ışığına çıkarmıştır. Halkımız 80 yıldan beri bir Ulusal Mesai içersindedir. "1920'li yıllarda okumuş insan bulamayan, yol bina, şeker, kumaş, çivi yapmasını bilmeyen bir toplumdan bugün tüm ihtiyaçlarının %80'ini yapabilen, gelirinin büyük miktarını sattıklarından sağlayan bir cumhuriyet toplumu ortaya çıkmıştır. Ancak Türkiye seksen yıllık cumhuriyet döneminde çok daha ilerde, çok daha kalkınmış ve çok daha yüksek bir refah ve eğitim düzeyinde olmalıydı. Ele güne muhtaç duruma düşmemeliydi.
Kuşkusuz Türkiye, cumhuriyetin ve Atatürkçülüğün Temel İlkeleri doğrultusunda bu açığını, kaybedilmiş zamanı ve imkânları ele geçirecek güce sahiptir. Ancak yeterki aklın ve bilimin önderliğinde bunu yapacak yeni bir yapılanmanın içerisine girebilmiş olunsun. Türkiye cumhuriyeti bugün belli bir olgunluğa, belli bir deneyime, bilgi ve kültür birikimine sahiptir. Kendisini kuşatacak tehlikeleri aşacak güçtedir. Cumhuriyetin içini daha fazla boşaltmak için hesap yapanlar böyle bir fırsatı kollayanlar varsa bundan sakınmalıdırlar. Zira laik cumhuriyet daha fazla risk alacak durumda değildir. Sonra, kaldı ki cumhuriyetin bekçileri, görevlileri, onu savunacak bilinçli ve kararlı kesimleri vardır. Herşeyden önce Atatürk’ün cumhuriyeti emanet ettiği bir gençlik vardır. Atatürk'e göre gençlik bir yaş meselesi değil, baş meselesidir. Başın içinde fikirler ve bilgiler, yeni düşünceler berrak, bilinç uyanık ise, insan hangi yaşta olursa olsun gençtir.
“Mustafa Kemal gençliğin “Kafa Terbiyesi”ni öğretmenlere görev olarak vermiştir. Esasen kafanın terbiyesi cumhuriyetin baştan beri öncelik verdiği bir sorundur.” 25 Temmuz 1924 tarihinde İzmir Öğretmenler Birliği’nde yaptığı konuşmada ATATÜRK şu görev talimatında bulunmuştur:
"ÖĞRETMENLER, yeni nesli, cumhuriyetin fedakâr öğretmenleri, eğitimcileri, sizler yetiştireceksiniz. Yeni nesil sizin eseriniz olacaktır.”
Cumhuriyet fikren, ilmen, bedenen kuvvetli ve yüksek muhafızlar (koruyucular) ister. Yeni nesli bu evsaf (nitelikte) ve yetenekte yetiştirmek sizin elinizdedir.
Sizin başarınız, cumhuriyetin başarısı olacaktır.
Cumhuriyet sizden "FİKRİ HÜR, VİCDANI HÜR, İRFANI (KÜLTÜRÜ) HÜR nesiller (kuşaklar) ister."
Mustafa Kemal gençlik kesimine de şunları söylemiştir: "GENÇLER… Ey yükselen yeni nesil. Gelecek sizindir. Cumhuriyeti biz kurduk. Onu yükseltecek ve devam ettirecek sizsiniz."
Cumhuriyetin 80. yılında bugün, Türkiye'nin sorunu uygarlık ve kültür davasını, eğitim sorununu temelden çözmektir. Doğal ki bu günkü İkili Eğitim Sistemi'nde sekiz yıllık Temel Eğitim cumhuriyetin istediği ve ön gördüğü aklen, ruhen ve bedenen gelişmiş sağlıklı dinamik ve yaratıcı, cumhuriyetçi Türk gençliğini yetiştirmeye yeterli değildir.
Temel Eğitim süresinin bugün Avrupa Birliği'nin kabul ettiği 12 yıllık süreye çıkarılması ileri ülkelerle aramızdaki Eğitim Açığı'nı kapatmaya yardımcı olacaktır. Bu, Türkiye'yi Asyalı olmaktan kurtaracaktır. Cumhuriyetin Türk Kadını'na tanıdığı uygarlık statüsünü geliştirmeye, kadının sosyal, siyasal ve ekonomik haklarını daha rahat kullanmasına ortam hazırlamaya mecburuz. Zira kadının uygarlığı toplumun bir İnce Kültür ile olgunlaşmasına, cumhuriyetin güçlenmesine yardımcı olacaktır.
Bugün için noksanımız, ihmalimiz, "Büyük Kurtarıcı değişikliğin manasını halka kadar indirmek ve sevdirmek sanatını, yöntemini edinememiş olmamızdır. Geriliğimiz, hareket halindeki cehaletimiz Atatürk'ün öngördüğü ve bize emanet ettiği o ileri ve çağdaş cumhuriyeti yaşamamıza engeldir. Bu nedenle Laik Cumhuriyet Nizamını, Devrim Düzeni'ni ve rejim temel ilkelerini her ne pahasına olursa olsun korumak, geliştirmek, ileriye taşımak zorundayız. Türk Ulusu 600 yıllık bir süreçten sonra bir tek Devrim, bir tek Devrimci görüp yaşamıştır. Bu, halkımızın en son şansıdır. Ona, bu şansı çok gören şartları yenmek, zihniyeti yok etmek zorundayız.
Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol