MEŞRUTİYETTEN CUMHURİYETE ZORLU YILLAR -II-

Oysaki Osmanlı'da mülk padişahındır. Onun üzerinde yaşayanlar onun kullarıdır. Nitekim "Padişah Vahdettin yabancı bir gemi ile kaçarken Saray Nazırı'na, sürümü kime bırakacağım" diye sormuştur. Ünlü İngiliz tarihçisi, Ortadoğu uzmanı Bernad Levis, "Türkler, Osmanlı boyunduruğundan kurtulan en son ulustur" demiştir. Yani Osmanlı Devleti'nde milliyetçi uyanış, en son Türk ordusunda görülmüştür.
1923 yılında Cumhuriyeti kuran Müdafaa-i Hukukçular baştan beri Osmanlı Sülalesi'nin, Halife Sultan'ın elinde olan yetkileri alıp, halka nasıl vereceğini düşünmüşlerdir. Müdafaa-i Hukukçuların önderi Mustafa Kemal son ana kadar bu düşüncesini ve amacını bir "SIR" gibi saklamıştır.
Mesele şudur: Osmanlı Devleti 620 yıllık ömründe birçok ülkeyi, coğrafya bölgesini fethetmiştir ama yeryüzünde asıl fethedilmesi gereken aklı, bilimi fethedememiştir. Bir inançla Viyana'ya kadar gidenler, 1683 İkinci Viyana Kuşatması'nda sonra Avrupa'da Aklın Hâkimiyeti ile karşılaşmışlardır, aklı egemen kılanlar önünde mağlup olup, gerilemeye başlamışlardır. Balkanlar'da, Arap Çöllerinde, Kutsal Topraklarda beliren ve sürekli canlı tutulup beslenen milliyetçilik ve HUSUMET KÜLTÜRÜ karşısında "NASIL KURTULURUZ" sorusunu ortaya atmışlardır. Prens Sabahattin'den beri hep bu soru ortada olmuştur. "Yüzyılı aşkın bir süreden beri TÜRKİYE NASIL KURTULUR? Soru bugün de farklı biçimi gündemdedir.
Fakat Osmanlı kurtulmayı kendi içinde değil, kendi dışında aramıştır. Bu "ARAYIŞ ŞEKLİ" çok önemlidir. Çökmüş bir devletin çatlamış temelleri dururken, çatının orasını, burasını onarmakla kurtulmayı düşünmek gaflet olmuştur. Anadolu'da halkı ve vatanı kurtarmak için öne düşmüş olan Mustafa Kemal Paşa'ya bu önerilmiştir. Bir yabancı devletin korumacılığı ortaya atılmıştır. 1853 Kırım Savaşı'nda Batı, tarihte ilk kez Osmanlı'yı kurtarmak için doğu ile işbirliği yapmıştır. Enver Paşa Türkiye'nin kurtuluşunu Ortaasya'da "TANRI'NIN SESİ" olunca akılcı ve gerçekçi Mustafa Kemal bu sese kulak vermiştir. Osmanlı Devleti adamları 1918’de Mondros, daha sonra Sevr Anlaşmaları ile önlerine konan faturayı görünce 620 yıllık ömrün bittiği, sonun geldiği ayırdına varmışlardır.
Mustafa Kemal, SEVR ANLAŞMASI'nı yüzyıllardan beri Türk Ulusuna karşı hazırlanan bir SUİKAST olarak nitelendirmiştir. Mustafa Kemal bir gün iç ve dış olayların nedenleriyle Osmanlı Devleti’nin dağılacağını,bu enkazın içinden bugünkü Türkiye’nin nasıl çıkacağını, genç kurmay subaylığından beri düşünmüştür. Geleceği şekillendirmek için bir "ULUSAL KURTULUŞ PROJESİ" üzerinde ciddi bir biçimde çalışmış, gelişen ve değişen zamanın koşullarını, dengelerini buna göre kurmuştur.
Halkın, içinde yer almayacağı, Halk Devleti'nin olmayacağı bir oluşumunun başarıya gidemeyeceğini düşünmüştür. Bu nedenle milli mücadelenin ve bağımsızlık, özgürlük savaşının temelinde, hedefinde HALKÇI BİR KURTULUŞ düşüncesi vardır. Öncelik iç ve dış düşmanları yenmek, "saltanatın karşısına cumhuriyeti, Hilafetin karşısına laikliği, medresenin karşısına okulu, sülale devletinin karşısına halkın devletini koymak vardır" ve sonuç itibariyle ümmeti millet yapmaktır. Kulluğu yurttaşlığa dönüştürmektir.
Bu sebeple Mustafa Kemal hareketi millidir, Devlet millidir, Cumhuriyet halkçı, özgürlükçü ve eşitlikçidir. Bu bağlamda Müdafaa-i Hukukçu Kadro Osmanlılıktan cumhuriyete geçişti çağdaşlaşmayı başlıca sorun olarak dikkate almıştır. Yazının devamı yarınki sayımızda...

Yorum Yazın

Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol