MEŞRUTİYETTEN CUMHURİYETE ZORLU YILLAR -III-

Cumhuriyete giden yolda ilk önce Anadolu ve Trakya'da yaşayan okuma-yazması kıt on milyonluk bir halkı milli mücadele etrafında örgütlendirmek, yerel kongreler yoluyla bilgilendirmek, bilinçlendirmek gerekmiştir. Milli İradeyi temsilen Türkiye Büyük Millet Meclisi kurulmuştur. Dağıtılan Osmanlı Ordusu yerine nizami Türk Ordusunun kurulması gerekmiştir. Lozan'da yeni bir devletin siyasi ve hukuki varlığı kabul edilmiştir. İç ve dış düşmanların elinden bir vatan geri alınmıştır. Bu tarihte "İHTİLALDEN ÖTE BİR OLAYDIR." Zira ihtilaller devrime dönüşmezse irtica olur. Mustafa Kemal Anadolu ihtilali ile yani Kurtuluş Savaşı ile Türk Devrimini gerçekleştirmiş ve tarihsel irticanın önünü kesmiştir. Bu nedenle "Türkiye Cumhuriyeti'nin karakteri halkçı, devrimci, laik, milliyetçi ve devletçidir. Bunlar dünyadaki büyük ihtilal ve devrimlerden esinlenmiş, Türkiye gerçeklerine göre formüle edilmiş ATATÜRK İLKELERİ'dir. Cumhuriyetin temel nitelikleri bu ilkelerle belirlenmiştir. Ve tabii Cumhuriyet, Atatürk'ün ifade ettiği biçimiyle, Türk kahramanlığının ve Türk Kültürü'nün eseri olmuştur. Temeli kültüre dayanmaktadır.
Hiç kuşkusuz "Türkiye Cumhuriyeti özünde ve hedeflerinde birçok tarihi işlevi olan bir cumhuriyettir. Yeryüzünde benzeri, bu kadar tarihsel ve çağdaş amaçları olan bir cumhuriyet yoktur. "İstibdattan meşrutiyete, meşrutiyetten cumhuriyete gelen bir yenileşme ve değişim sürecidir bu. Şüphesiz cumhuriyetin özen göstereceği başka yaşamsal ödevleri de vardır.
Bir defa şu gerçek ki, Türk Cumhuriyeti, teokratik, Şeyhülislamlı, Halife Sultanlı bir devlete karşı, Laik Devleti öngörmüştür. Dinsel bir devleti laik bir devlete dönüştürmüştür. Bu, İslam tarihinde, Müslüman ülkeler arasında ilk kez meydana gelen bir olaydır. "Geriliğe, gericiliğe, irticaa karşı kapıları kesin olarak kapamıştır." Bugün Türkiye'de irticadan söz ediliyorsa ve irticanın tehlike yarattığı tespit edilmişse bu demek oluyor ki laik cumhuriyete ters düşen bir idare ve uygulama vardır. Oysa ATATÜRK CUMHURİYETİ'nin temel niteliği geriye kapalı, ilerlemeye, değişmeye, yeniliğe, zamanın gerek ve gereçlerine göre temel ilkeleri doğrultusunda yeniden yapılanmaya açık olmasıdır. Ancak bunun için Laik Eğitim ve Eğitim Birliği cumhuriyet için yaşamsaldır. Cumhuriyeti koruyacak, kollayacak, çalışkan, zeki kuşaklar bu sayede yetişecektir. Bugün Türkiye'de bu ilkeye ters düşen bir eğitim söz konusudur ki bu sistem laik cumhuriyetin öngördüğü yeni kuşaklar yetiştirmekte yetersizdir. Sistem bir yanda cumhuriyetin bir yanda da irticanın kadrolarını, liderlerini yetiştirmektedir. Doğal ki bu da cumhuriyetin temel ilkelerine ters düşen bir uygulamadır. Bundan dolayı Laik Eğitim, Eğitim Birliği cumhuriyet için hayatidir. Ve tabi cumhuriyet yaşayacaksa, kuruluş amaçları doğrultusunda işlevini yerine getirecekse bu, Atatürk'ün düşünceleri ve ilkeleri ile mümkün olacaktır. Bunun bilinmesi gerekir.
Bugün tekrar etmek gerekirse cumhuriyet için en büyük tehlike kuşkusuz irticadır. Fakat asıl tehlike toplumun bilinçlenmesini önleyecek uygulamadır. İrticanın cumhuriyet için tehlikesi, cumhuriyeti kuranın sağlığında, 1930 yılındaki Serbest Cumhuriyet Fırkası (Partisi) denemeleri sırasında belli olmuştur. Asyatik kültür, irticanın beslendiği, cumhuriyete düşman bir kültürdür.
Türkiye'de laik cumhuriyet, ülkenin bütünlüğü, devletin devamlılığı için yaşamak, yaşatılmak zorundadır. Fakat tarih bilinmedikçe, Atatürk ve ilkeleri anlaşılmadıkça, söylemleri üzerine düşünülmedikçe cumhuriyetçi ve Atatürkçü olunmayacağı bir gerçektir. Atatürk'ün yaptığı devrimde, söylediklerinde bulmak zorundayız. KEMALİSTİZ-ATATÜRKÇÜYÜZ, Cumhuriyetçiyiz diyebilmek için bir dağ başında Mustafa Kemal olmayı kabul etmek zorundayız. Cumhuriyetçiliğin, Atatürkçülüğün bir başka çeşidi yoktur.
Bir kez daha söylemek ve yukarıdaki ifademizi tekrar etmek gerekirse, “Cumhuriyet ve laiklik geriye dönüşün yollarını kapamıştır.
Devam edecek...

Yorum Yazın

Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol