"Küresel Isınma" deyip geçtik ve "YAĞIŞSIZ YIL"a geldik. Şimdi ne olacak? Heralde "SUSUZ GÜNLER" başlayacak Bilim Adamları, meteoroloji uzmanları "YAĞIŞ UMUDU YOK" deseler de bizim bu tehlikeye karşı bir önlemimiz yok. Yumurta Kapıya geldikten sonra tavuğa bir folluk aramayı düşünürüz.
Cuma günü Özlem Güvenli'nin Cumhuriyet Gazetesinde çıkan haberinde "SUSUZ GÜNLER KAPIDA" deniyordu. Bu konuda ünlü bilim adamı Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu'nun dediklerine yer veriyordu. İstanbul'un 122 günlük suyu kaldığını haber veriyordu. Beklenen yağışlar meydana gelmezse Tarımsal Kuraklık yaşanacağı bilgisi geliyordu.
Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu tarımsal anlamda yağışlı Yıl'ın Eylül ayında başladığını, ancak bu yıl bu yağışlı yılın çok geciktiğini, beklenen yağışlar düşmezse su tasarruf etmenin de mümkün olmayacağını söyleyerek kuraklığın önce Meteorolojik olarak başladığını, şimdi Hidrolojik (Yağışsız mevsim) sürecinin başladığına vurgu yapıyor.
Dünya bilim adamları yıllardan beri Küresel Isınma'dan söz etmektedirler. Küresel Isınma, küresel iklim değişikliği anlamına gelmektedir. Bu demektir ki geleneksel yağışların gelmesinin takvimi değişmiştir. Bu yağışların ne zaman meydana geleceği, gelip gelmeyeceği belli değildir. Netekim Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu da bunu söylüyor. Şu zamanlarda bir yağış umudu yok diyor. 15 MİLYON NÜFUSLU İstanbul'da barajlardaki su seviyesinin yüzde 50'lerin çok altına düştüğünü haber veriyor. En önemlisi Istrancalar'da varlıkları bilinen Su Kaynakları ve Akan Dereler'in de alarm verdikleridir. Dağlardaki, ormanlardaki Su Depoları'nda sular çekilmektedir. Kurak ve Çorak bir sürecin başladığı üzerinde durulmaktadır. Türkiye'nin su tasarrufunda da geç kaldığı üzerinde duruluyor. Suyun dibi göründüğünde artık Su Tasarrufu yapılamayacağına dikkat çekiliyor.
Susuzluğun sonu nereye varır?
Hiç kuşku yok ki Susuzluk tehlikesi uluslar arası SU SAVAŞLARI'na yol açar. Dünyada ne zamandan beri su savaşlarından söz edilmektedir. Biz bunu duymamış olabiliriz. Arap Komşularımız ne zamandan beri onlara daha fazla su akıtmamız için kapımızı çalmaktadırlar.
Romalılar, Trakya'da 85 dere tespit etmişlerdir. Derelerden bazılarının deniz gibi aktıklarını söylerler. Bu derelerin Istranca Dağlarından beslendiklerine vurgu yaparlar. Şimdi bu derelerin çoğu kurumuş vaziyettedir. Pekiyi bu derelerin, onları besleyen kaynakların suları nereye gitmişlerdir? Kaynakların bazılarının körleştirildiği, resmi ve gayriresmi kişi ve makamların bu körleştirme işinde rol oynadıkları bilinmektedir. Söz gelimi Kaynarca'da, Kırklareli'nde birçok kaynağını su kuyusunun böyle körletildikleri dillere destandır. Bu gün Istrancalar'da (Yıldız dağları) ne kadar kaynak, ne kadar akar dere olduğunu, kaynakların ve derelerin ne kadarının kuruduğunu, akış yönlerinin değiştirildiğini biliyor muyuz?
Gelecek, su bağlamında bize umut vermiyor, böyle biline. Tanrı ölümüzü dirimizi bırakmasın.
Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol