Ömür akisimiz hep baharlari, yazlari beklemekle geçiyor. Kislar çileli geliyor nedense. Hele uzunca ve etkin geçen kislar daha bir çekilmezlesiyor ve böylesi kislarda daha bir dört gözle bekler oluyoruz bahari ve yazi.
Yazlar vicik vicik sicaklari ve disari çikamamak endiseleriyle gündeme geliyor.
Yolda yürüyememek, bir ulasim aracina binememek gibi.
Oysa yasamayi bilene, degerlendirebilene kislar da ayricalikli bir güzellik katabiliyor.
Kisin, zemherinin disinda istedigin yere pekalâ rahat rahat gidebiliyorsun. Giyiyorsun kaputunu, sariyorsun kaskolunu, takiyorsun takkeni, sokuyorsun ellerini cebine, yürüyorsun. Arabalarin, otobüslerin içi buram buram ter kokmuyor. Her yan yapis yapis degil.
Tamam, siddetli karda yollar kapaniyor, ulasimda sorunlar, güçlükler yasanabiliyor.
Ama ona da önlem alinabiliyor istenince. Özellikle yurdun bati kesimlerinde böylesi olaylar daha bir az. Birkaç günlük bir zorluk olabiliyor.
Artik arabalar, tasit araçlari lüksten lüks. Kolay kolay yollarda birakmiyor insanlari. Hele bir de kalorifer sistemi adam gibi çalisiyorsa... Al kitabini, gazeteni, okuya okuya… Daha olmadi gazeteden kesip cebine aldigin bulmacan vardir. Bazen, yol bitmesin diye gizli bir istemin bile olabilir.
Öylesine hizli geçiyor ki zaman. Yaz geldiginde sicaklardan bunalip serin havalari beklemek...
Kis geldiginde de yazi gözlemek, sicaklari beklemek.
Ömür geçiyor dostlar, ömür. Takvimler sismanlayip sismanlayip zayifliyor araliksiz, pespese.
Kistan bikip yazi beklemek...
Yazdan bezip kisi beklemek...
Sonuçta, ömürden gidiyor.
Sevmek gerekiyor, kisin sogugunu, yazin sicagini.
Bahari nasil olsa herkes seviyor ve bekliyor. Önemli olan yazin sicagiyla ve kisin soguguyla barismak.
Önemli olan yazi yaz gibi, bahari bahar gibi yasamak. Kisin da adam gibi isinde gücünde olmak.
Önemli olan bir seyler yapmaktir. Önemli olan etkin olmaktir.
Insan ömrü yazin kisi bekleyerek, kisin da bahari ve yazi özleyerek tükenmemeli.
Insanlar çok bezmisler kistan. Bu ise bir çare düsünmüsler, aramislar, taramislar, bulamamislar. Sonunda Nasrettin Hoca'yi bulup ona anlatmislar dertlerini.
Nasrettin Hoca, elini sakagina dayamis, durmus, bakinmis, susmus, gözünü yumup açmis, açip yummus, yeniden açmis...
"Ben bu ise bir çözüm bulurum ama yol uzun!" demis.
"Nasil yani?" demisler.
"Mekke'ye gidip durumu görüsmem gerekecek!" demis.
"Tamam!" demisler. "Sorun nedir?"
"Parasal!" demis.
"Çözeriz!" demisler. "Sen yeter ki bizim bu sikâyet konumuza bir çözüm bul!.."
"Hallederiz!" demis Hoca da, Kadir gibi.
Para toplayip Hoca'nin kesesine dehlemisler.
Hoca, para çikinini alip yola koyulmus. Uzunca bir zaman görünmemis ortalikta. Bu süre içinde gününü gün etmis. Bir güzel yasamis sagda solda.
Geri dönüste, merakla bekleyen topluluga sevindirici haberi ulastirmis: "Hallettim!" demis.
"Nasil?"
"Bundan böyle bir yaz, bir kis, bir yaz, bir kis olmayacak." "Ya nasil olacak?"
"Iki yazin arasina bir kis koydurdum. Bundan sonra iki yazin arasinda bir kis olacak."
Çok sevinmisler. Helal etmisler parayi.
Hoca da "emegini".
Biz de bundan teselli bulalim. Mevsimleri bekleyip durmayalim. Onlar nasil olsa gelip geçiyor.
Öte yandan gürül gürül, ömür geçiyor ömür.
Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol