Hayırlı Cumalar sevgili okuyucular. Bugün büyük Peygamberlerden olan Musa Aleyhisselamın çok etkili bir kıssasından bahsedeceğiz inşaAllah.
Musa aleyhisselâm bir gün; "Ya Rabbi, cennette benim komşum kim olacak, bana bildir de gidip onunla görüşeyim" diye dua eder...
İnsana dinini, imanını ilk öğreten annesi ve babasıdır. Onların rızası ise cennete açılan iki kapı gibidir. Peygamber efendimiz aleyhisselâm; "Cennet anne ve babanın ayağı altındadır" buyuruyor.
Büyüklerden birinin annesi vefât eder, bunun üzerine çok ağlar. Ona derler ki:
"Ömrü bu kadardı, hepimiz öleceğiz. Dünyadaki rızkı bitmişti. Niçin bu kadar çok ağlıyorsun?" Cevap olarak şöyle der:
"Ben de biliyorum Rabbimiz her canlıya belli bir ömür vermiştir. Nefeslerimiz sayılıdır. Ecel geldiğinde onu hiçbir güç, ne bir dakika erteleyebilir, ne de öne alabilir. Benim ağlamamın sebebi şudur: Benim için cennete açılan iki kapı vardı, bir tanesi kapandı. Artık anneme hizmet edemeyeceğim..."
Hayatta iken anne ve babamızın kıymetini bilmeliyiz.
Musa aleyhisselâm bir gün;
"Ya Rabbi, cennette benim komşum kim olacak, bana bildir de gidip onunla görüşeyim" dedi. Ona şöyle vahyedildi:
"Falan beldeye git! Çarşının başındaki kasap dükkânının sahibi senin komşundur."
Musa aleyhisselâm adamı bulur. Kasap, Musa aleyhisselâmı tanımıyordu. Onu dükkânında oturttu, işi bitince evine götürdü, ona ikrâmda bulundu...
Musa aleyhisselâm, dikkatle ev sahibini takip ediyordu. Pişirilen yemeğin bir kısmını misafirin önüne koydu. Geriye kalan kısmını da zembilde asılı olan yaşlı bir kadına yedirdi. Döndüğünde misafirin yemediğini görünce sordu; niçin yemediniz?
O da, "Sen bana zembildeki sırrı söylemedikçe, bir lokma bile almam!" diye cevap verdi.
Ev sahibi, "Madem çok merak ediyorsun anlatayım" dedi. "Zembildeki yaşlı kadın benim annemdir. İyice takatten düştü. Evde ona bakacak başka kimsem de yoktur. İşe gittiğimde herhangi bir hayvanın kendisine zarar vermemesi için onu zembile koyuyorum. Her gün gelip, iki öğün yemek yediriyorum. Diğer hizmetlerini de görüyorum.
Musa aleyhisselâm meseleyi anlamıştı, yalnız merâk ettiği bir şey vardı; o da, yemek yerken yaşlı kadının dudakları kıpırdıyordu. Oğluna sordu; "Annen ne diyordu, sen de neye amin diyordun?"
"Annem, her hizmet edişimde, 'Allah seni Cennette Musâ aleyhisselâmla komşu eylesin' diye dua eder. Ben hiç ihtimâl vermediğim halde, bu güzel duaya amin derim. Ben kim oluyorum ki, o büyük peygambere komşu olayım!..
O zamana kadar kim olduğunu saklayan misafir kendini tanıttı:
"Ben Musa'yım. Beni Allahü teâla gönderdi. Bana cennette komşu olacağının müjdesini vermek için geldim. Sana müjdeler olsun..."
Sual: Cep telefonuyla veya TV ile müzik de dinleniyorsa, yine çalgı çalan alet hükmüne girer mi? Yani bunların bulunduğu odada kılınan namaz mekruh olur mu?
CEVAP: Elbette mekruh olur. Çünkü S. Ebediyye'de, (Çalgı da dinlenen ve bakması haram olan resimlerine de bakılan şeyler, çalgı aleti gibidir) deniyor. Böyle, çalgı dinlenen ve haram görüntüler izlenen bir TV kapalı da olsa, yine o odada namaz kılmak mekruh olur. İçki, kumar, çalgı aleti bulunan mahalde namaz kılmanın mekruh olduğu, buraya rahmet meleklerinin girmeyeceği ve burada yapılan duanın kabul olmayacağı Tergib-üs-salât ve Nisab-ül-ahbâr'da bildirildiği S. Ebediyye'de yazılıdır.
Yine bunun gibi, içki içilmese de, içki bulunan odada namaz kılmak da mekruhtur. Bilgisayarda günah da işleniyorsa, mesela ara sıra açık kadınlara da bakılıyorsa veya müzik çalınıyorsa, o odada namaz kılmak mekruh olur. Müzik çalınmıyorsa, açık resimlere bakılmıyorsa mekruh olmaz.
Namazı mekruh etmesi için TV'de hep açık kadın bulunması ve hep çalgı çalınması şart değildir. Ara sıra açık kadın gösterilse de, ara sıra müzik çalınsa da, çalgı aleti hükmündedir. S. Ebediyye'de, (Çalgı da dinlenen) ifadesi geçiyor. (Hep çalgı çalınan) denmiyor. Çalgı aleti olarak TV'yi kullanmasak da, TV yine çalgı aleti hükmündedir. Çünkü TV'de çalgı da çalınıyor. Günümüzde çalgı çalınmayan ve açık kadın gösterilmeyen TV de yok gibidir. Her iki yönden, TV bulunan odada namaz kılmak mekruh olur.
Cep telefonunda çalgı da çalınıyorsa, internete girilip haram görüntülere bakılarak günah işleniyorsa, o da çalgı aleti gibidir. Telefon zilinin bile, melodili olması mekruhtur. Hele çalgı dinleniyorsa, o odada namaz kılmak mekruh olur.
ZEKÂTTA VEKİL
Sual: Zekât vermek için, (Dilediğine ver) denilerek vekil edilen kimse, zekâtı kendi fakir hanımına veya fakir çocuğuna verebilir mi yahut fakirse kendisi de alabilir mi?
CEVAP: Üçünü de yapabilir. (Dürr-ül-muhtar)
İftar ettirme sevabı
Sual: Cami önlerinde camiden çıkanlara iftarını açmak için hurma veriliyor. Bunlar da iftar ettirme sevabına kavuşuyorlar mı?
CEVAP
Elbette kavuşuyorlar. Yarım bardak su verilse de, iftar sevabına kavuşulur. İftar ettirme sevabı çok büyüktür. Üç hadis-i şerif meali şöyledir:
(Ramazan ayında, bir oruçluyu, su ile de olsa iftar ettiren, anasından doğduğu günkü gibi günahsız olur.) [V. Necat]
(Bir kimse, Ramazanda, bir oruçluya iftar verirse, günahları affolur. Hak teâlâ, onu Cehennem ateşinden azat eder. O oruçlunun sevabı kadar, ona sevab verilir.) [İbni Huzeyme]
(Bir hacıyı veya bir mücahidi teçhiz eden ve onların ailesini görüp gözeten veya bir oruçluya iftar veren, aynı sevablara kavuşur, diğerlerinin sevabından hiç bir şey eksilmez.) [Beyhekî]
İftara davet ederken
Sual: İftara veya başka davetlere tanıdıklarımızı davet ederken bazıları, (Kimler geliyor?) diye soruyor. Söylemek gerekir mi?
CEVAP
Elbette gerekir. Hattâ sormasını beklemeden, kimlerin geleceğini söylemelidir. Gelecekler arasında görüşmek istemediği veya görüşmesinde sakınca olabilecek kimseler olabilir.
Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol