Şimdi hatırlayamadığım bir kitapta deniyordu ki bir yeniliğin, bir devrimin kadrosu yoksa başarı şansı azdır. Mesela Mustafa Kemal Atatürk'ün kadrosu yoktu. Prof. Dr. Cahit Tanyol dostumun dediği gibi, Mustafa Kemal'in kadrosu Halk'tı. Mecliste milletvekillerinin engeliyle karşılaştığı zamanlarda "HALKA GİDERİM" diyordu. Halkı sistemin güvencesi olarak görüyordu.
Mustafa Kemal'de kadro sadece halk değildir. Mustafa Kemal'in kendisi kadro yaratacak güçte biriydi. Fakat ne var ki Mustafa Kemal'in "HALK KADROSU" Osmanlı idi. Millet değil ümmet idi. Padişah yandaşları zaman zaman mecliste engeller, olaylar çıkarsa da Mustafa Kemal'e bunlar fazla sorun değildi. Mustafa Kemal sorunları çözmede kendine özgü yöntemler kullanırdı. Halk, Mustafa Kemal'in Milli İrade "Kaynağı" idi. O, halka dayanıyor, halk ona güveniyordu. Böylesine bir durum vardı.
Mustafa Kemal, Osmanlı'dan devraldığı bozuk ve kokuşmuş düzeni değiştirmeye kararlı idi. Çünkü devraldığı bir enkazdı. Mustafa Kemal yeni devleti halkla birlikte kuracaktı. Çünkü kadrosu yoktu. Bu nedenle HALKÇILIK'ı devletin temeline koydu. Halkçılık, halk taraftarlığı, halktan yana olmak demekti. Herkes biliyordu ki halk ilk defa gündeme geliyordu. "HAKİMİYET KAYITSIZ ŞARTSIZ MİLLETİNDİR" diyen Mustafa Kemal, halkı öne çıkarmış oluyordu. Halkı vatanın sahibi, devleti halkın devleti yapmak istiyordu. Nitekim egemenliği padişahtan aldı halka verdi. Bu, tarihimizde ilk defa oluyordu.
"Mustafa Kemal, Osmanlı Devleti'ni büyük çalkantılarla geçen son döneminde kısa sürede çok büyük deneyimler yaşayan neslin bir ferdidir. Okumak, öğrenmek ve yaşamakla elde ettiği birikimi Türk Ulusu'na hizmet için kullanmaya" karar vermiş, bu amaçla ve nedenle halkın önüne düşmüştür. Bu ulusal hareketi "HALKÇILIK" olarak nitelendirmiş, daha sonraki zamanlarda halkçılığı bir devlet politikası, Cumhuriyetin temel ilkesi yapmıştır. ALTIOK'tan biri CUMHURİYET HALKI'nı işaret etmiştir.
Türkiye Cumhuriyeti'nde halkın öne çıkarılması ULUSAL POLİTİKA olarak benimsenmiştir. Mesela İlköğretim Davası'nda halkın okuma yazma bilmesi, eğitim görmesi öngörülmüş, çalışmalar bu doğrultuda oluşturulmuştur. İsmet İnönü davayı, "İNSAN OLMAK MİLLET OLMAK DAVASI" olarak nitelendirmiştir.
Ancak, bütün gayretlere rağmen Halkın Eğitimi gerçekleştirilememiş yarım kalmıştır. HALKÇILIK politikası rafa kaldırılmıştır. ATATÜRK HALKÇILIĞI artık gündemde değildir. Yığın alttan bitirilmiştir. Bunda en büyük rolü aydınların kültürsüzlüğü rol oynamıştır. Kopukluk bundandır. Bu yüzden halk kendisine benzeyene sığınmıştır. O kimdir? O, halkla beraber olandır. Halkla beraber olan aydın, ORGANİK AYDIN'dır. Bu aydının halkla göbek bağı vardır. Fakat ne yazık ki onlar yani halkın içinde olanlar çok azdır.
Türk Aydını halkından niçin ve hangi nedenlerden kopar? Halk ondan neden uzaklaşır?
Bize göre soruların yanıtı eğitimin içindedir. Türk Eğitim Sistemi renksizdir, güçsüzdür, hasıl bir insan yetiştireceğini gösteren çizgiler siliktir. Cumhuriyet Öğretmeni konu dağınıklığı, hedef ve amaç belirsizliği içersizliğindedir. Çocuk hangi özellikleri kazanarak yarının Büyük İnsanı olacağını bilmemektedir. Bilgisizlik, belirsizlik en büyük sorunumuzdur.
Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol