"Tarihçi, bilen değildir. Arayandır. Biz de arıyoruz. Lucien Febure"
Mustafa Kemal Atatürk, Türk tarihinde geçmişe bir TAVIR'dır, bir DURAK NOKTASI'dır. Aynı zamanda geçmişle bir HESAPLAŞMA'dır. Çünkü tarihin içinde kaybolmuş olan Türklük, tarihin içinden uluslar arası sahneye onunla çıkmıştır. Göktürkler'den beri tarih "TÜRK" adını taşıyan bir devletin varlığını kaydetmiyor. Mustafa Kemal ATATÜRK Osmanlı Sultanları'nın şahsileştirdikleri devleti ve toprakları onlardan alıp millete vermiştir. Milli iradeyi mecliste topladı. "HAKİMİYET KAYITSIZ ŞARTSIZ MİLLETİNDİR" dedi ve böylece devleti "HALKIN DEVLETİ-HALK DEVLETİ" olarak isimlendirdi. Devletin Hukuk Devleti olmasının yolu açıldı. Mustafa Kemal'in bu yaptığı Ortadoğu Devletleri'nde köklü devrim olmuştur.
Mustafa Kemal 600 yıllık Osmanlı Devleti'nin ismen ve resmen tasfiye sürecine girmesi üzerine 19 Mayıs 1919'da Anadolu'ya çıkarak Milli Mücadeleyi, ÖZGÜRLÜK ve BAĞIMSIZLIK SAVAŞI'nı başlatmıştır. Erzurum Kongresi'nde askerlikten istifa ederk, halkın içine girmiştir. Mustafa Kemal, milli mücadeleyi, özgürlük ve bağımsızlık savaşını, ülkenin kurtuluşunu halka dayandırmak için, halkın örgütlenmesini, bilgi ve bilinçlenmesini yaptıktan sonra iç ve dış düşmanlarla, yurdu işgale kalkışanlarla savaşa girmiştir. Milletin savaşı, zaferle bitmiştir. Lozan Barış Görüşmeleri'nde Batılı ülkeler Türkiye'nin varlığını fiilen ve hukuken tanımak zorunda kalmışlardır.
1923'te Cumhuriyet'in yani Halk İdaresi'nin ilanına gelindiğinde, Bulgar diplomat-yazar Peruşev "ATATÜRK/Demokrat Diktatör" kitabında yazdığı gibi, Cumhuriyet'in ilanında yalnız kalmıştır. Ama o Cumhuriyet'in ilanında kararlıdır. Türkiye Büyük Millet Meclisi Mustafa Kemal'in Cumhuriyet önerisini kabul ederek, 29 Ekim'de Cumhuriyet ilan edilmiştir. Bu olay Asya'nın, Ortadoğu coğrafyasında İLK CUMHURİYET ilanı olmuştur. Cumhuriyet'in varlığı Türk kahramanlığı ile Türk kültürüne dayandırılmıştır. Cumhuriyet'in ilanından sonra sıra devletin yapısında yer alacak yeniliklerin, reformların gerçekleştirilmesine gelmiştir. Cumhuriyet'i kuranların hedefi "YENİ TOPLUM, YENİ İNSAN-YENİ OKUL" yaratmaktır. Yeni İnsan, Yeni Toplum yeni okulun içinden çıkacak, onu Yeni Eğitim Yetiştirecektir. Çünkü 11 milyon olan Yeni Türkiye nüfusunun yüzde 92'si okuma yazma bilmiyordu. Mustafa Kemal ve arkadaşları halkı okur-yazar hale getirmek için önce okuma yazmayı kolaylaştırmak amacı ile yazı değişikliği yapılmasını gerekli görmüşlerdir. Bunu üzerine Mustafa Kemal Yazı Devrimi/HARF DEVRİMİ'ni yapmış, Millet Mektepleri'ni açmıştır. Halkın Millet Mektepleri'ne giderek, çabuk okuma yazma öğrenmesi sağlanmıştır. Mustafa Kemal bu eğitim ve Öğretim Hareketinin Başöğretmeni olmuştur. O sıra Başbakan olan İsmet İnönü okuma-yazma hareketinin nasıl gittiğini görmek üzere illere ziyarete giderken, "BEN ANADOLU'YA ÖĞRETMEN OLARAK GİDİYORUM" demiştir. Bu suretle ziyaretlerini öğretmen olarak yapacağını söylemek istemiştir.
Mustafa Kemal Atatürk, yeni ve çağdaş bir Eğitim Sistemi kuruluşu ile birlikte memlekette okul yapılmasına, öğretmen yetiştirilmesine, yenilik ve reformlarına hız verdi. İsmet İnönü bu Eğitim-Öğretim Hareketi'ne "İNSAN OLMAK MİLLET OLMAK DAVASI" dedi. Bugün ülkemiz eğitim ve öğretimde geri kalmış bir ülke olarak görünse de 91 yıllık Cumhuriyet'te nüfusumuz 75 milyon olmuş, okuma yazma bilenler de yüzde 90'a yükselmiş, her alanda yazarımız, çizerimiz, sanatçımız, bilim insanımız yetişmiştir. Ancak bu yeterli değildir. Birçok alanda az gelişmiş bir ülkeyiz. Halkın eğitimine hız vermek, toplumsal kaliteyi yükseltmek, halkı okutmak zorundayız. Mustafa Kemal, "DURMAK DÜŞMEKTİR" demiştir. Avrupa ülkeleri ile aramızdaki Bilgi ve Kültür Açığı'nı kapatmak zorundayız. Türkiye, insanları ile belli bir potansiyele sahiptir. Bu gücün harekete geçirilmesi gerekir.
Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol