MUTLULUK VE MUTSUZLUK ARASI

Eylül akşamının eteklerinde bir kadına rastladı gözleri dolu dolu oturmuş evinin önünde dağıtmak istercesine gönlündeki efkârları uzakları süzüyordu.
Gizlemeye çalıştığı bir derdi olduğu yollara bıraktığı bakışların gözlerinden okunuyordu.
Bir yardımım dokunabilir miydi acaba, diye yaşlı kişinin yanına sokulan genç kadın kendisinden cevap almasa da yavaş yavaş bir elin eline yaklaştığını sezdi.
Gözlerini uzaklardan alıp ta genç kadının yüzüne bakmasa da ona güvenmek istediği belli oluyordu davranışlarına gem vurmasından. Akşam serinliği çökmeye başlamış olmasına rağmen yaşlı kişi kapısının önünde beklemeye devam ediyordu.
Cılız vücudun hafifçe titremeye başladığını görünce, koşarak karşıda ki çay bahçesinden iki çay alıp, tekrar yanına döndü ve sıcacık çayı zorla elleri arasına bıraktı.
Yaşlı kadın ilk defa başını kaldırıp ellerine çayı verenin yüze bakarken acı bir tebessüm geçti çayı yudumlamaya çalışan dudakların ucundan.
Boş elini avuçların içine alarak anlatın sizi dinlerim diyen genç kadının elini elinden çekerek söze başladı.
"Ömrünü verdiklerin yalan olursa kendinden bile sakınarak büyüttüğün çiçekler diken açarsa"  dedi ve yine sustu.
Çayından son yudumu aldıktan sonra "üç evladım var üçüde kız, hani kızlar anaya yakın olur derler ya sakın inanma bak şu kocaman evde tek başıma kalıyorum elim ayağım tutarken, kendim kendime yeterken misafirliğe gelip gidişleri yetiyordu ama artık elim ayağım tutmaz olunca etrafımdakiler her gün biraz daha azaldı. Bak bir saatten fazla kızımın bana ekmek getirmesini bekliyorum bu kapı önünde derken tekrar dolan gözlerini uzaklar dikti.
O bakışların sonsuz bekleyişini çay için edilen teşekkür sükûtu bozdu.
Ben emekli öğretmenim yoksa sen benim öğrencilerimden misin? Diyen sesi titredi ve sanki heyecandan titreyen sesi değil de gözlerinde ki ışıklar konuşuyordu.
"Kendi çocuklarımı istediğim gibi yetiştiremediğimi anladım ama öğrencilerime bari bir şeyler vermişim "sözlerinin arkasında öğretmenlik yılların gururu vardı yüzünden gözünden kara bulutları bir anda değiştiriveren o eski günler.
Genç kadın bakkaldan aldığı ekmeyi yaşlı öğretmenin kucağına bırakıp ellerinden öperek hoşçakalın hocam deyip oradan ayrılsa da karşı tarafın hayallerini yıkmamak için uydurduğu o pembe yalanın verdiği mutluluk ve mutsuzluk arasında yüzerken dönüp ardına bakınca yaşlı öğretmen eliyle geri gel işareti yaptığını gördü ve koşarak geri döndüğünde yaşlı öğrenmen ona; teşekkür etmeye unuttum yavrum sen öğrenciyken de bana hep çiçekler sunardın dedi.

Yorum Yazın

Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol