NEREDE O DEVRIM VE AYDINLANMA ZIHNIYETI

Türkiye, Cumhuriyetin bereberinde getirdigi o atilimci, aydinlanmaci havayi ve DEÄzISIM RUHU’nu kaybetti. Belki degistigimiz söylenecektir ama bu degisim bir acayip degisimdir. Hep söylüyor ve yaziyoruz.” Bozularak Degisim” sürecindeyiz. Bu tür degisim bizi nereye götürür bilemem ama her halde ileriye götürmez, götüremez. Toplum Doktorlari denilen Toplumbilimciler yani sosyoloklar da nihayet uyarida bulundular ve toplumun çok gergin oldugunu, önlemler alinmasi gerektigini, tansiyonun giderek yükselmesinin tehlike yarattigini söylediler. Toplumda gerginligi yaratan bilinen etkenler disinda egitimsizligin, cehaletin rol oynadigini kimse söylemiyor.

Demokrasiyi, Demokratik Açilim’i agizlarindan düsürmeyenlerin bu demokrasiyi yasatacak olanlarin egitim düzeylerinin( seviyelerinin) Ilkokul 3 veya 4. sinifa denk geldigini biliyorlardir her halde. Köylere kitabin gitmedigini, kütüphanelere gidenlerin giderek azaldigini, kahvehanelerin ise giderek kalabaliklastiginida biliyorlardir. Ama buna ragmen egitimsiz bir halkla demokrasi yapmaya, Avrupa Standarlarini yakalamaya israrliyiz. Bu yolu 200 yili askin bir süreden beri takip etmekteyiz. Elde ettigimiz sonuç yasamsal olmaktan çok biçimsel bir demokratiklesmedir. Bu baglamda sunun farkina varmamiz gerekir.Toplumun ve demokratiklesmenin önünü tiklayan en büyük engel Osmanli’dan miras aldigimiz, tasfiye etmekte basarisiz kaldigimiz CEHALET’tir. Türkiye’de harekette olan, tehlike yaratan budur. Özgürlügümüzün sinirini bilmiyoruz. Ne yapabilecegimizi, ne yapamayacagimizi bilmedigimiz için yasalarin, hukukun sinirlarini zorlamaktayiz. Bundan kaynaklanan sorunlari çözmek için yeni yasalar çikarmaktayiz. Basa dönelim.

Ülkemizi bastanbasa bir EÄzITIM ALANI haline getirelim. Halka demogoji yapmak, onun Dini hislerini oksamak için degil,” alem nerede, Biz nerede” demek için gidelim. 1928 de Basbakan Ismet Inönü’nün söyledigini tekrar edelim:”BUGÜN YURT BASTANBASA BIR DERSLIK HALINDEDIR”diyebilelim. Siyasiler aydinlar Türkiye kirsalina giderken yine Ismet Inönü’nün 1928 de söyledigi, “Malatya’ya bir ögretmen olarak gidiyorum” dedigini hatirlamamiz lazimdir.

Dün Türkiye’nin büyükleri kendilerini bu ülke ve bu halk için ögretmen gibi görmüslerse bugünküler niye kendilerini öyle görmesinler. Türkiye’de siyasilerin, aydinlarin bu halka söyleyecekleri bitti mi? Halkin egitimi tamamlandi mi? Yok böyle bir sey. 1930’lu yillarda Atatürk’ün Milli Egitim Bakanlarindan Cemal Hüsnü Taray Milli Egitim memurlarina söyledigi bu günde geçerlidir.

Cemal Hüsnü Bey diyor ki:” Ilkokullarimizdan bekledigimiz amaç, iyi yurttas, iyi insan, iyi üretici, bulundugu yere bagli insanlar yetistirmektir. Cumhuriyet rejimimizin okullarimizda uygulanmasina en yüksek itina ile azmettigi laik ahlak sorunu özellikle Milli Egitim Memurlarinin, Ilkögretim Müfettislerinin sürekli takip ve dikkatine muhtaçtir... Türkiye’de okullar çocuklarin tatilinden sonra dahi kapatilamaz. Binalarin bu sekilde yanlis kullanimi bizim için büyük bir israftir. Bina, sinif ve siralar gece yarilarina kadar dolup bosalmali, yararli olmalidir.”Bu egitim seferberligine bugün de ihtiyacimiz vardir. Hatta dünden daha fazla egitim almamiz gereken bir çagdayiz. Ancak ne var ki böyle sürdürülebilir bir egitim uygulamasi aklimizin ucundan bile geçmiyor. Türkiye’de egitim köylerde degil, kentlerde ve birtakim merkezlerde yapilmaktadir. Bundan sonra köyler ne ögrenci görecek, ne ögretmen ve ne de açik okul göreceklerdir. Türkiye, kirsalinda egitime veda etmisligi kirsal kesim insanlari egitim isterlerse köyden kente ve kasabaya geleceklerdir. Görüyormusunuz Cumhuriyet’ten ne kadar uzaklasmisiz.

Sikintimiz, toplumsal bunalim ve çöküntümüz bundandir zaten. Ama bizi yönetenler hiç oralarda gezinip görülmüyorlar.

Yorum Yazın

Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol