İçinde yaşadıkları şehrin geçmişini bilmeyenler için arada bir geçmişe dönüyor, Cumhuriyet ile birlikte doğan güzelliklere, sonradan kaybolan geleneklere, yaşam biçimine göndermeler yapıyoruz. Ancak geçmişi geleceğimize kambur yapmıyoruz ve bunu da düşünmüyoruz. Zira geçmiş yaşanmış bir zamandır. İyi tarafı ile kötü tarafı ile tarih olmuş, geride kalmıştır. Biz geleceğe bakmalıyız. Tabii geçmişin güzel tarafını da yeni kuşaklara anlatmalıyız. Onlar da geçmişi bilmeli, bugün için geçmişten neler kalmış, neler kaybolmuş öğrenmelidirler. Sırmayanko Çarşısı (Kasaplar Çarşısı) eski esnaflarından rahmetli Şerafettin Gürkaş'ın oğlu Mahmut Gürkaş ile bunları konuşuyorduk, ki aklıma Kırklareli'nin BEYAZ GÖMLEKLİ ESNAFLARI geldi.
Mahmut Gürkaş 50 yaşlarında ama Şehir Merkezi hakkında bilgisi olan biridir. Gördüğü, bildiği, işittiği bilgileri unutmayacak, birilerine aktaracak durumdadır. Arada bir Yayla'daki işyerinden Kasaplar Çarşısı'ndaki işyerine gelen rahmetli Cevat Gürkaş'ın oğlu Zafer Gürkaş ile de Kırklareli'nin geçmişini konuşuyoruz. Genç damadı Anıl Tunca da bunları dinleyip öğreniyor. Anıl yüksek öğrenim yapmış birisidir.
Ünlü milli hikayeci Ömer Seyfettin konuşmaya başlarken önce, "Ben Gönen'de doğdum" dermiş. "Ben de köylü kökenli bir yazarım" diyorum. Köyden Kırklareli'ne 1948 yılında geldim. Fakat Kırklareli'nden köyüme değil, öğretmen olarak atandığım Karadere Köyüne döndüm. Kırklareli'ni ilk defa o zaman yani 1948 yılında görmüştüm. Tozlu sokak ve caddeler, ufak tefek dükkanlar, yıkık dökük binalar, fakat BEYAZ GÖMLEKLİ ESNAFLAR, kravatlı, fötr şapkalı tüccarlar, bezzazlar, doktorlar, eczacılar, garsonlar dikkatimi çekmişti. Tabii şehirde bu durum, Cumhuriyetin getirdiği bu standart benim için araştırma konusu olmuştu. Yönlere, semtlere göre köylerden iş için Kırklareli'ne gelenler hanlarda kalıyorlardı ama onlarda da standart vardı. Başörtülü ve kasketli idiler. Cumhuriyetin modernleşmeyi öngördüğü, değişime uğratmayı amaçladığı bu insanlara ne oldu da 1950'den sonra başlayan süreçte ve ilerleyen zaman içersinde bu insanlar değiştiler? Şimdi şehirde BEYAZ GÖMLEKLİ esnaf görüyor musunuz? Birileri onlara "Cumhuriyetin getirdiği bu aksesuarları atın" mı dedi? HAYIR. Kimsenin emir verdiği yok. 1950 demokrasisi ile serbestlik geldi, hala ne olduğu bilmediğimiz özgürlük geldi. Halka seçilmişleri değiştirme imkanı geldi. Tekrar seçilmek için siyaset yapmak, idari imkanları seçmen için kullanmak düşüncesi doğdu. Kısaca demokrasi seçilmişlere tekrar seçilmek için siyaset yapma, nabza göre şerbet verme gündeme geldi. Seçilmişler, seçenler gelecek seçim için bir yerde biribirilerini kollama, gözetme konumuna geldiler. Hani diyoruz ya, "Kırklareli eskiden böyle değildi." Cadde ve sokaklarda, parklarda insanlar değişti. Şehir değişti, insanlar değişti, ancak değişenlerin şikayetleri bitmedi, aksine daha da arttı. Pekiyi bu değişim nasıl bir değişimdir? Bu "Bozularak Değişimdir."
Yoksa bu durum bir toplumsal çürüme midir, bozulma mıdır, kocaman bir İRTİCA mıdır? Varın siz düşünüp bir teşhis koyun.
Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol