"Nerede o eski Ramazanlar"

Türkiye'nin hemen her köşesinde, görmüş geçirmiş, yıllara meydan okumuş eski toprakların cümlelerinde sıkça duyduğumuz "Nerede o eski Ramazanlar" sorusunun cevabını, Türkiye'nin en sakin ilçelerinden olan Vize ilçemizde yaşayan 88 Yaşındaki Avni Mutlu ve 85 yaşındaki Nebi Özer, Önadım Medya Grubu haber muhabirlerine unutulan gelenekler ile birlikte anlattılar

Ramazan ayının huzuru ve manevi atmosferi yine sardı dünyayı. İftarlar, sahurlar, Ramazan davulcularının manileri, teravih namazları, namaz öncesi ve sonrası meydanlarda düzenlenen eğlenceler, sıcak sohbetler ve televizyonlarda yayınlanan Ramazan programları… Hepsi '11 ayın Sultanı'na hastır.
Ama tabii eski zamanların heyecanı kısmen yitirilmiş durumda. Dünyanın ve ülkemizin her noktasında inanan insanların, ibadetlerini yerine getirebilmek adına tutukları oruçla birlikte yapılan iftarların, sahurların eski tadı artık yok.
Eski toprakların "Nerede o eski Ramazanlar" diyerek iç çektikleri gelenekler, görenekler günümüzden çok uzaklarda kalmış durumda. Eğlenceler, el birliğiyle kurulan iftar sofraları, geleneksel tatlar…
Önadım Medya Grubu olarak Türkiye'nin en sakin ilçelerinden birisi olan ilimize bağlı Vize ilçesinde yaşayan 88 Yaşındaki Avni Mutlu ve 85 yaşındaki Nebi Özer eski Ramazanları sorduk.
"Birlik vardı, beraberlik vardı"
11 Ayın Sultanı Ramazan'ın yarısına yaklaştığımız şu günlerde tarihin canlı şahitleri, bilgi ve birikimleriyle gençliğe ışık tutan büyüklerimiz, eski Ramazanları anlattı. İç çekerek, hayıflanarak tarihi geri dönen Avni Mutlu ve Nebi Özer, Önadım Medya Grubu muhabirlerine şunları söylediler; "O günleri anlatmak, o günleri size yaşatmak çok mümkün değil. Çünkü eskiden Ramazan Ayı geldiğinde, insanlar birbirlerine destek olur, birbirleriyle ortaklaşa bir şeyler yapma çabası içersine girerlerdi. Oruçlu insana saygı duyulurdu. Birlik ve beraberlik asla bozulmazdı. Mahalleler kendi içlerinde kurdukları büyük masalarda el birliğiyle yapılan hazırlıklarla iftarlarını yaparlardı. Eskiden her evde yaklaşık iki hafta süren Ramazan hazırlıklarında evler baştan aşağıya temizlenir, her yer gelecek ziyaretçilere hazırlanırdı. Evin özellikle mutfak bölümü türlü türlü yiyeceklerle doldurulur, misafirlere her türlü ikramın yapılması için her şey eksiksiz şekilde hazırlanırdı. Herhangi bir evin iftar sofrasında yer alabilmek için o evdekileri tanımaya gerek yoktu çünkü eskiden "Tanrı misafiri" geleneği vardı."
"Eğlence vardı"
"Ramazan, büyüklerin olduğu kadar çocukların da heyecanla beklediği bir olurdu o zamanlar. Bu ayda ilçelerde irili ufaklı lunaparklar kurulur. Ailecek gidilen lunaparklar aynı zamanda Ramazan'ı simgeleyen birçok etkinliğin de ev sahipliğini yapardı. Kurulan panayırlar ile animasyonlar, lunapark eğlencesine eşlik eder, büyük küçük demeden 7'den 70'e herkes eğlendirdi."
"Geleneksel oyunlarımız vardı bizim"
"İftarını yapan, sofrasını toplayan herkes sokaklara dökülürdü. Açık alanlarda kuruyemiş eşliğinde Hacivat ile Karagöz oyunu, çocuklar başta olmak üzere hemen her yaşa hitap eden, kahkahalarla seyredilen bir gölge oyunu oynanırdı. Hacivat ile Karagöz'ün Osmanlı topraklarına girişiyle ilgili çeşitli görüşler olsa da tarihler bu oyunun ortaya çıkışı olarak 17. yüzyılı işaret ediyor. Her yıl olduğu gibi bu yıl da iftar ile teravih namazı arasında belediyelerin en prestijli programı Hacivat ile Karagöz oyunu olsa da o eski tat, o eski eğlence ne yazık ki yaşanmıyor."
"Macun, şerbet pamuk şeker için çocuklar sıraya girerdi"
"Tabii eski tadında olmasa da günümüzde de bu geleneksel eğlenceler yaşatılmaya çalışılıyor. Hacivat ile Karagöz, Kavuklu ile Pişekâr, Direklerarası tiyatrolar, kahvehanede yapılan sohbetler, eğlencelerin bulunduğu meydanlarda satılan Osmanlı macunu, pamuk şekeri, şerbet, kağıt helva, lunaparkların ışıltısı... Gerek Anadolu'da gerekse büyük şehirlerde bu geleneksel eğlenceler belediyeler tarafından organize ediliyor.
Her ne kadar hepsi yapılsa da eski heyecanın, eski talebin olmadığını görmek çok zor değil. Bizim zamanımızda çocuklar pamuk şeker, kağıt helva, Osmanlı Şerbeti, Osmanlı Macunu için sıraya girer, yarışırlardı. 7'den 70'e herkes de aynı ilgi ve alakayı gösterirdi. Maalesef günümüzde bu gelenekler bitme noktasına gelmiş durumda. Bununla birlikte Çocukların akşama kadar oruç tutmaları, yaşları dolayısıyla uygun olmadığı için öğle saatlerinde bir yemek verilirdi.
Buna "oruca direk vurma" denilirdi ve çocuğun gönlü de alınmış olunurdu. Şimdilerde neredeyse hiçbir çocuk hatta genç '"oruca direk vurma"nın ne demek olduğunu bilmiyor."
"Kermesler yapılır, vatandaşlar istediğini alırdı"
"İlimizin hemen her noktasında büyük çadırlar içerinde A'dan Z'ye tüm ihtiyaçların karşılanabileceği kermesler kurulurdu.
Dilediğimizi alır, dilediğimize bakar doyasıya gezerdik. Birlik ve beraberlik, yardım ve dayanışma en üst seviyede idi" diyerek eski Ramazanların güzelliğini bir kez daha yâd ettiler.

Yorum Yazın

Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol