Ülkemizin son olaylarda uluslararası alandaki imajı değişmiştir. Bu durum Türkiye için büyük bir şanssızlık olmuştur. Ekonomisi büyümüş olsa da insanı gelişmişlik açısından geri kalmış bir ülke olduğu anlaşılmıştır. Ülkemizin zor duruma düşmesi, düşürülmesi elbetteki eksi bir puandır. Sayın Başbakanın "YENİ TÜRKİYE" dediği ATATÜRK TÜRKİYESİ bu tür şeyleri yaşamamalıydı. Bunlar ona reva görülmemeliydi. Şimdi ne olacak? Elbetteki gereği neyse o yapılacaktır. Ama ondan önemlisi ve ondan ötesi sebepleri ortadan kaldırmaktır. Bu da uzun vadede etkili, yaygın bir eğitim sürecine bağlıdır.
Önce şunu söylemek lazımdır: Atatürk'ün eğitim ve kültür devrimi tamamlanmamıştır. İnsan olmak Millet olmak Davası yarım kalmıştır. Demokrasi kültürümüz zaten baştan beri yoktur. Yeni kuşaklar uluslararası tespitlere göre okuduğunu anlayamayan, anlatamayan özgür olmanın sorumluluğunu bilmeyen insanlardan meydana gelmektedir. Tabii bu durumda bir kalite söz konusudur. Kaliteli Toplum şüphesiz ki eğitimli insanlardan oluşur. Türkiye bu insan türünü yaratmak, yetiştirmek, toplumu ne yaptığını, ne yapacağını, nasıl yapacağını bilen insanlardan meydana getirmek zorundadır. Baksanıza geride bıraktığımız 2013 yılında ülkemizde 230 kadın öldürülmüştür. Bunun dışında cinayetler, yaralamalar, kavgalar, kazalar, ihmaller, sorumsuzluklar ülkemizi zor duruma düşürmüştür. Bunlar genelde eğitimsizlik, bilgisizlik, yoksulluk sorunlarıdır. Türkiye cehaleti, irtica-ı, yoksulluğu ortadan kaldırmadığı, kaldıramadığı için bu gerilik sahneleri yaşanmaktadır.
Tarihte Bulgarlar 1912 Balkan Savaşı'nı okulları, kütüphaneleri, opera ve öğretmenleri sayesinde kazandıklarını, Çatalca'ya kadar gittiklerini, söylerler. Ya biz neye kaybettik? Neden Sofya'ya gidemedik? Cehaletimizden, zamanın gerisinde kalışımızdan kaybettik. Zaman değişmiş, kurallar değişmiş, yaşam ve düşünceler değişmiş, bizim değişen dünyadan haberimiz yok. Amerikalılar, İngiliz, Fransız ve Alman yöneticiler bizim cinayetlerde, trafik ve iş kazalarında kaybettiğimiz insan sayısını çıkardıkları savaşların hiçbirinde kaybetmemişlerdir. Adamlar içinde bulundukları şartları iyi değerlendirecek, durum ve vaziyete göre önlem almayı becerecek beyin gücüne erişmişler, akıl düzeyine gelmişlerdir. Tabii ki insanın beyni kahvede oturmakla, düşünmeden yaşamakla gelişmez. İnsanın beyni okumakla, düşünmekle, yeni bilgilerle ısınır gelişir. Bugün ülkemizde 500 bin kahvehane, buna karşılık okul sayısı, kütüphane sayısı, insanı eğitecek, geliştirecek yerler, mekânlar, salonlar son derece azdır. Bir kez ülkemizde büyük ölçüde okul ve üniversite hocası eksikliği vardır. Bu durumda önce ilerlemenin, kalkınmanın araç ve gereçlerini, enstrümanlarını yaratmak zorundayız. Yoksa bu cehaletimizle bir yere gitmemiz, gerilik alametlerinden kurtulmamız mümkün değildir. Alem Ay'a gider biz yaya gideriz. Onun için kendimizi toparlamamız, disipline etmemiz, yetişen kuşakları çalışan ve hatta oturan insanlarımızı eğitmemiz, okutmamız, düşündürmemiz gerekir. Topyekun eğitime, insanları her yerde ve her vesilede eğitmeye ihtiyacımız vardır. Bilmem anlatabildik mi?
Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol