OKUMAYAN INSANLAR

Islâmiyet adina inen ilk söz'müs: "Oku".
Aydinlanmanin ilk adimidir okumak.
Çagdas, uygar, aydin, bilgili, haberdar olmanin kaçinilmaz kosullarindandir. 
Meshur Sakalli Celal, "Cehaletin kitabi yoktur!" demis. Nasil anlarsaniz öyle. Cehalet, kitapsizliktan olusur, kaynaklanir. Kitapsiz yasamayi israrla sürdüren insan, cehaletle sarmas dolas yasamaya dünden razidir demek ki. Cehaletle can ciger kuzu sarmasi yasamak onun yasam biçimidir artik. 
"Okumayanlarin bildiklerini sandiklari bilgiler kulaktan dolma bilgilerdir," diyor N. Karaçam. "Buna sifai bilgi derler. Türk insaninin çogunun bilgisi bugün itibariyle sifai ve görsel bilgidir. Kitabi bilgisi yoktur," diye de ekliyor.
Insanlar var, okumuyor. Okumamakla da neredeyse ögünecek. Hiç okumadigi yazilarin bir de kalitesizligine hükmediyor, ahkâm kesiyor. Yani: domatesi yememissin, uzaktan bakmissin ve domatesin tadini elestiriyorsun. Yemedigin domatesin tadini nasil elestirebilirsin? 
Veya Lokanta yanindan geçerken, vitrinden fasulye yemegine bakiyorsun. Lokantaciyi kapiya çagirip fasulye yemegin çok tatsiz, çok kalitesiz, diyorsun. Yemedigin yemek hakkinda, vitrinden bakarak nasil karar veriyorsun? 
"Insanlari tanidikça hayvanlari daha çok sevmeye basladim!" diye bir söz var ya. Okumaz-yazmaz tahsilli insanlari görüp tanidikça, ilkokul çikisli veya köylerde öylesine yasayan insanlari daha bir hos görmeye basladi yüregim.
Çok önemli konularda artik siradan vatandaslari kinamak, elestirmek, onlardan çok fazla seyler beklemek gelmez oldu içimden. Adeta, okumamak onlarin dünden hakkidir diye kaniksamaya basladim.
O ki, lise çikislilarin, üniversite veya yüksek okul çikislilarin veya bir takim dogru dürüst mesleklerde bulunan veya oralardan emekli olmus insanlarin okumayi bu denli sevmediklerini, okumamak konusunda bu denli bahaneler yaratabildikleri, bu denliisrarli olduklari bir ülkede, Terzidere'deki siradan adami neden kinayayim, neden elestireyim, takvim yapragini bari okumuyor, diye. Hatta, Terzidere kahvelerine giden gazeteleri insanlarin okuduklarina her seferinde bizzat tanik oluyorum. Ama, buradaki, okumamakta israrli olan insanlarin gerçekten okumadiklarina da...
Bu noktada Emre Kongar'i anmadan ve animsatmadan olmuyor. Birkaç yil önce bir TV kanalindaki söyleside konuk oldugundu, bir söz etmisti: "Bu toplumdan bugün sikâyet ediliyorsa ve gerçekten toplumsal düzen bozuksa, gerçekten gençlik yanlislar içindeyse, ben bundan iki kere sorumluyum," demisti. "Birincisi, ben üniversitede ögretim üyesiyim. Yani, egitimciyim. Bu gençler 06 yasindan 25-30 yaslarina kadar benim elime teslim edilmisti. Bunlari ben okuttum, ben egittim, ben ilgilendim. Demek ki yeterli egitimi, yeterli bilgiyi verememisim, yeterli ilgiyi gösterememisim. Bu çarpiklikta, bu bozuklukta, bir egitimci olarak en büyük pay ve sorumluluk benimdir."
Ikinci olarak ta, SHP döneminde Kültür Bakanligi müstesarligi mi yapmisti ne. Hattâ 95 seçimlerinde millet vekili adayi olmus, seçimlere girmisti. "Böylece, siyaset adami olarak ta suçluyum!" diyordu...
Tüm güzellikler karsisinda "Ben yaptim!" diye ortaya atilan, tüm olumsuzluklar ve çirkinlikler karsisinda, "Ben yapmadim, o yapti!" mantigina tamamen aksi bir tavir sergilemisti. Emre Kongar, kalitesi tartisilamayacak güzellikte bir insan.
Yillardir sorguluyorum kendimi. Yirmialti yil ögretmenlik yapmis bir insan olarak toplumsal yikimin, erozyonun, heyelanin, toplumsal felâketin vebalinden bir türlü soyutlayamiyorum vicdanimi.
Toplum sevimsizse, sorunlarla bogusuyorsa eger... 
Åzikâyetçiysek eger toplumsal gidisattan...
Ben ilkokul ögretmeniydim. Bu toplumu olusturan bireyler 06-12 yas arasi bana teslimdi. Bir insanin en kalici egitimi alabilecegi, alabildigi yaslarinda ve yillarinda benim elimin ve sorumlulugumun altindaydi. 
Nasil kaçarim bu sorumluluktan.
Okumayi sevmiyorsa eger insanlar...
Åzikâyetçiysem eger.
Kimden?

Yorum Yazın

Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol