"OKUNMAYAN KITAP, ULASILMAYAN BILGIDIR"

Yeri ve zamani geldikçe vurguluyoruz. Diyoruz ki insanlarimiz okumuyor. Daha genis bir ifadeyle söylemek gerekirse ne Peygamberin ümmeti ne Mustafa Kemal Atatürk’ün milleti okuyor. Bir ulus okumuyorsa ne demek gerekir bilmiyorum. Oysa yeryüzünde okuyan uluslar ilerlemislerdir. Kültür, sanat, teknoloji yaratmislar, bilgi üretip satmislardir.

Dogalki kitap okumanin, bir kitapla yetinmenin birçok nedenleri vardir. Çünkü Türk insani her seyin ve yeryüzünün bütün bilgilerinin bir kitapta toplandigina inanmistir. Ayrica kitaba çok geç ulasmistir. Avrupali eline kitap aldigindan yaklasik 300 yil sonra Osmanli kitabi basacak matbaayi mülküne (topraklarina) sokmustur. Matbaayi almis ama kullarinin okumasi için kitap basimini çok sinirli tutmustur. Avrupa ülkeleri milyonlarca adet kitap basip insanlarin eline verirken Osmanli devleti bu süreçte 20-25 bin kitapla yetinmistir. Bu kitaplar da Zümre’nin elinde ve evinde kalmistir. Belki Avrupali, ileri ülke yönetimleri kitap okumayi egitim konusu yapmislardir. Böyle ise, yetisen insanlara okuma aliskanligi böyle verilmis ise bu bizde hiçbir zaman olmamistir. Kitap okuma sadece Köy Enstitülerinde egitim ve ögretim konusu olarak ele alinmistir. Belki baska egitim kurumlarinda da olmustur. Ama bunun arkasi gelmemistir. Kitap okuma zamani bosa geçirmek kabul edilmistir. Evlerimizde her türlü esyaya yer vardir ama kitaba yer yoktur. Kitap hâlâ fazla bir sey kabul edilir.

Bir halk OKUMA ÖZÜRLÜ ise o halki yönetenlerin bunu giderecek bir sey yapmalari lazim gelmez mi? Okullarda, ögretmenler dahil, kitap okumaya zorunlu hale getirmek mümkün degilmidir? Biz hatirliyoruz 1960’li yillarda devlet ögretmenlere “Egitim Ödeneyi” adi altinda her ay kitap okuma parasi vermistir. Kitap okumayi özendirmistir. Ancak son yapilan anketler göstermistir ki ögretmenlerin yüzde 40’i ögremen olduktan sonra ellerine kitap alip okumamislardir. Oysa en fazla kitap okuyan kesimlerin basinda Egitim Ordusu gelmelidir. Çünkü onlar bilgi ögreten, bilgiyi yasam biçimi haline getiren insanlardir. Tekrara düsmemek için bilgilerini tazelemek zorundadirlar. Tabii bu baglamda yalniz ögretmenler degil tüm yasayanlar okumalidirlar. Yirmibirinci Yüzyilin slagonu “ÖMÜRBOYU EÄzITIM, ÖMÜRBOYU OKUMAK”tir. Ekmek gibi, kitap satin alip tüketmektir. Ileri ülkelerde insanlar kitap okumak, bilgi sahibi olmak için yer ve zaman aramiyorlar. Bos Zaman söyle dursun, dolu zamandan bile kitap okumak için zaman çalintisi yapmaktadirlar. Onlar onbin kisiye bir kütüphane planlamislardir. Komsu ülkelerde köylere kadar Kitaplik Zinciri meydana getirdiklerini okumaktayiz. Bu esas ölçü alindiginda bizde kütüphane sayisi 1250 degil, 7 bin olmalidir. Fakat ne var ki mevcut kütüphanelerimiz bile okuyucusuzdur. Kitaplar okuyacak insanlari beklemektedir. Çünkü hayatta “OKUMAYAN KITAP ULASILMAYAN BILGIDIR.” Ulasilmayan bilgi bizim için yok demektir. Ancak bu baglamda bilgilenmek için ilgilenmek gerektigini unutmamak gerekir. Bu nedenle kitabiniz yoksa bilginiz de yok demektir. Sizde olan bilgiler KITABI BILGILER degildir. Sifai Bilgiler’dir. Sifai Bilgi’nin dogrulugu tartismalidir. Insanlik Sifai Bilgi yöntemini çoktan geride birakmis, bilgiyi yazili kaynaklardan almaya baslamistir. Gerçek Bilgi Nakli (Aktarma) Bilgi degil, Akli Bilgi’dir.           

                                   nazifkaracam@gazetetrakya.com

Yorum Yazın

Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol