OKUYANLA OKUMAYAN HİÇ BİR OLUR MU?

Osmanlılar zamanında Kırklareli'nde bir İlkokulun anlına bu cümle yazılmıştır. Ancak yazıldığı zaman ülkenin genelinde okul ve öğretmen pek yoktur. Çünkü Osmanlı, insanların eğitilmesi, bilgilendirilmesi gerektiğini savaşları kaybetmeye başladıktan sonra anlamıştır. Oysa Osmanlı eğitime ihtiyaç duyduğu yıllardan 300 yıl önce Avrupa matbaayı kullanmakta, kitap okumakta, insanlar eğitim görmektedirler. Osmanlı ise bu yıllardan matbaayı alıp almamakta tereddütlüdür. Zira matbaa ''GAVUR İCADI''dır, kullanılması caiz değildir, günahtır. Bu yüzden Osmanlı'nın Kulları Avrupa'dan 280 yıl sonra kitabı görüp tanımıştır. İleri ülkelerle KÜLTÜR AÇIĞI'nın bir nedeni budur. Osmanlı Devleti'nin ''BATIŞ YILLARI''NDA gündeme iki soru oturmuştur. Birinci soruyu Saray çıkışlı Prens Sabahattin ortaya atmış, ''TÜRKİYE NASIL KURTARILABİLİR'' diye sormuştur. Bu meşrutiyet dönemi sorusudur. Osmanlı da SİYASET     KURUMU yeni oluşmaya başlamıştır.
İkinci soru CEHALET ve GERİCİLİK'ten kurtulma ile ilgilidir. Bu soru bugün de geçerlidir. Çünkü cehaletimiz vardır, gericiliğimiz vardır ve bundan dolayı Avrupa Birliği'nin kapısında beklemekteyiz. Bir İngiliz düşünürü, ''BENİM ÖĞRETMENLERİM, NİÇİN, NEDEN, NASIL'' gibi sorulardır demiştir. Biz bu soruları hiçbir zaman sormamışızdır. ''Bu neden böyledir? Niçin böyle olmuştur? Bu nasıl bir şeydir'' dememişizdir. Çünkü sorumuz yoktur, soru sormasını bilmeyiz. Soru soran çıkarsa onu da sorduğuna soracağına pişman ederiz. Ana babaya, öğretmene soru soran çocuğun pek yanıt aldığını sanmıyorum.
Şuraya gelmek istiyorum:
İnsan soru sormasını tabiattan ve kitaptan öğrenmiştir. Olayların nedenine, niçinine, nasılına merak etmiş, ilgi duymuştur. Biz okumayan, düşünmeyen, sorgulamayan insanlar olarak SORUSUZ kalmışızdır. Soru sormayan insanın öğrenmesi de mümkün değildir. Cekette düğme yoksa ileğe ne gerek vardır. İnsanoğlu bilgiye merakla, ilgiyle ulaşmış ve elde etmiştir. Buna göre Bilginin Kaynağı, Gerçeğin saklandığı yer OLAY'dır. Bu nedenle bir yerde OLAY varsa orada bilgi ve bilinmeyen bir gerçek vardır. Bu sebepten bilgi için hep olaylar izlenmiş, olaylar deşifre edilmiş, olaylar araştırılmıştır. Sonra şu da var, BİLGİ ucuz değildir. Bilgi süs değildir, kullanabilmek içindir. Bilgi kullanılmıyorsa o zaman süs olur. Bu tür bir bilgiye de gerek yoktur. Eğitimin amaçlarından biri bilgiye ulaşmaktır. İnsanda eğitim yoksa bilgi de yoktur. Bu yüzden eğitimsiz toplumlarda insanlar bilgiye ulaşmak için ciddi bir gayretin içerisinde değildirler. Geri ülkelerde bu sorun vardır. Geri ülkeler de daha çok İslam dünyasında vardır. Son araştırmalara göre bu dünyada yaşayan insanların yüzde 65'i okuma yazma bilmemektedir.
Not: Bir süre yazılarıma ara         veriyorum. Şimdilik hoşçakalın.

Yorum Yazın

Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol