ONLAR HINDISTAN'DAN DÜNYANIN HER TARAFINA YAYILDILAR

Birlikte yasadigimiz, toplumun bir parçasi olan Romanlar hakkinda insanlarimiz pek fazla bilgiye sahip degildirler. Onlarin tarihini bilen çok azdir. Hatta onlarin tarihini onlar da pek bilmezler. Oysa çok renkli, çok çileli ve macerali bir geçmisleri vardir. Onlar da Türkler gibi Asya’dan dünyaya yayilmislardir. Hikayeleri bin yil öncesi, Hindistan’dan baslar. Onlar “Hiç bitmeyen bir masalin” insanlari olarak bugünlere gelmislerdir. Bugün dünyada on milyon dolayinda olduklari söylenmektedir.

Romanlarin, Hindistan’dan niçin göç etmek zorunda kaldiklari bilinmiyor. Bu konuda çesitli görüsler var.

Ancak o yüzyillarda Hindistan ve Ortaasya’da çok etkili olaylar yasandigi sanilmaktadir. 0 cografya bölgesinden yalniz Romanlar degil, Türklerle beraber baska kavimler de araliklarla Bati’ya yürümüslerdir. Milattan sonra 750’li yillarda Iran’da görülmüslerdir. Orada onlara “Müzik çalan” anlaminda çingene denmistir.

600-650- yillarinda Bizans sinirlarini geçmisler, Anadolu’ya geldiklerinde ise Bizanslilar kendilerine “Dokunulmazlar” anlaminda atsigani adini vermislerdir. Onlara çesitli bölgelerde çesitli isimler verildigi halde INSAN anlamina gelen ROMAN adini benimseyip sevmislerdir. Kendilerine “ÇINGENE” denmesini ise hakaret saymislardir.

Romanlar üzerine yillardan beri kendimce arastirma yapmisimdir. Nedeni de 16. yüzyilda Osmanli Sultani’nin fermani ile Trakya’da Kirklareli’nin “KIPTIYANE MERKEZI” yani Yönetim Merkezi olmasidir. Fakat bu süreçte Romanlar’in Yol Haritasi disinda tarihlerine rastlamamisimdir. Onlar tarih yazmislardir. Vatanlari olmamistir. Devlet kurmamislardir. GÜNLÜK yasamislardir. Nereye gitmislerse, nerede çadir kurup konaklayip yasamislarsa orada kalmislar, horlanmislar, toplum disi kabul edilmislerdir. Kendileri ROMAN denilmesinde israrli olan bu siyah saçli, siyah tenli insanlar kendilerine disinda kalanlara KÖYLÜ anlaminda GAJO demekten nedense hoslanmislardir. “Köylü” onlarca “Barbar” demektir. Böylesine de bir söylemleri vardir.

Dogalki Romanlarin kendilerine göre bir yasam biçimleri, kültürleri (Yazili olmasa da), folklorlari vardir. Bazi mesleklerde olaganüstü yeteneklidirler. Sözgelimi, müzik yapmak, bir enstürüman çalmak, kapi gicirtisindan bile etkilenip oynamak, Yasama Sevinci içersinde olmak onlar için dogal seylerdir. Baska dogal özellikleri de vardir tabii.

Günümüzde Romanlar dünyada ciddi biçimde arastirma ve insanî sorun olarak ele alinmislardir. Hatta Türkiye’de bile bu iktidar onlar için Demokratik Açilim düsünmektedir. Avrupa Birligi, Avrupali Romanlar için Iyilestirme Projeleri yapmaya baslamistir. Onlari topluma kazandirma amaçlanmistir. Insan Haklari baglaminda düzenlemeler öngörülmüstür. Türkiye’de Roman Açilimi’nda ne çikacaktir, bilmiyoruz. Fakat, mutlaka onlar için bir seylerin yapilmasi gerekir. Onlar da yönetimlerden isteme noktasina gelmisler, örgütlenerek seslerini duyurma yoluna girmislerdir. fakat Romanlarla ilgili çalismalarin uzun vadeli, israrli ve sabirli bir çalismayi gerektirecegini de kabul etmek lazimdir. Çok özel egitim ve kalkinma programlari uygulamak gerekecektir.

Tarihte çok horlanan ve suçlanan bu insanlar ülkemizde iyiden iyiye is hayatina girmeye, ticaretle ugrasmaya baslamislardir. Roman kökenli sanatçilarimiz vardir. Üzerlerine arastirma yapanlar çikmistir. Mesela ünlü müzik arastirmacisi Melih Duygulu, Trakya Romanlarinin müzigi üzerine kapsamli bir arastirma yapmistir. Onlarin KAKAVA SENLIKLERI uluslararasi bir sempozyumda bildiri konusu olmustur. Görülüyor ki bu marjinal toplulukla ilgilenmek her yönden bir anlam ifade etmektedir.

Yorum Yazın

Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol