ORMANLARDA VATANIN KALBI YANIYOR

Çok degil, bundan 10-15 yil önce bir gazetede Avrupa okullarinda Türkiye'de ormanlarin nasil yok edildiginin ders olarak okutuldugunu okumustum. Gerçekten Devr-i Demokrasi'nin ilk otuz yilinda Türkiye'de ormanlar yagma edilmis, en çok orman suçlari affedilmistir. Orman suçlari içersinde elbet kaçak ve usulsüz kesimler ve orman köylüsünü, odun tüccarlarini memnun etme gibi politikalar ve çikarilan yanginlar önemli yer tutmustur. Ecevit'in Orman Bakanlarindan biri maaslarini alamayan orman personeline, "Ormanlari kesin, satin, maaslarinizi alin" diyebilmistir. Bugün ormanlarla ilgili geldigimiz nokta elimizde 20 milyon hektar orman kalmistir. Ancak yakin zamanda yapilan bir açiklamaya göre, "Ormanlarimizin yüzde 60'i yanginlara duyarli alanlardadir. Bu yaklasik 12 milyon hektar orman demektir. Yanginlar da bu 12 milyon hektarlik alanlarda meydana gelmektedir."
Bir süre önce gazetelerde çikan haberde Çevre ve Orman Bakanligi'nin yanginlara karsi genis önlemler almasina, yangin ekipleri, araç ve gereçleri olusturmasina ragmen çikan yanginlar yine de etkili olmaktadir. Ocak ayindan bu yana 500'e yakin yangin meydana gelmis, binlerce hektar orman kül olmustur. Çevre ve Orman Bakanligi'nin aldigi önlemler arasinda 276 Yangin Kulesi, gözetleme istasyonlari olusturulmustur. Yangin söndürmede II bin kisilik bir kadro hizmete sokulmustur. Bunun yaninda yangin söndürme uçak ve helikopterleri ilk müdahaleye hazir hale getirilmistir. Zaman zaman da yangin söndürme çalismalarina askeri birlikler ve yurttaslar da katilmaktadir.
Åzüphesiz orman yanginlari yalniz Türkiye'de degil, dünyanin her yerinde vardir ve olmaktadir. Ancak ülkemizde yanginlar daha çoktur, yangin çesitleri daha fazladir. Dünyada tarlanin anizini yakan çiftçi olmadigi halde bizde vardir ve aniz yanginlari orman yanginlarina yol açmaktadir. Çoban Atesleri de orman yanginlarinin bir baska nedenidir.
Almanlar, "ALMANYA'NIN KALBI ORMANLARINDA ATAR" derler. Çünkü ormanlar bir ülkenin akcigerleridir. Milli bir servettir. Av ve yaban hayatinin barindigi, korundugu yerlerdir. Ancak biz ormanlara bir Doga Zenginligi olarak degil, yakacak olarak bakmaktayiz. Bu yanlis bakis açimiz ormanlari bugünkü duruma getirmistir. Oysa ileri ülkelerde, örnegin Avrupa'da ormana zarar vermek, ormanlardaki Av ve Yaban Hayati'na dokunmak büyük cezalarin nedeni olmaktadir. Atatürk'ün çevresi yazarlarindan rahmetli Falih Rifki Atay, Ingiltere'ye yaptigi bir geziden sonra yazdiklarinda, Ingiltere'nin bir Yesil Örtü oldugunu belirtmistir. Yol yapilirken karsisina agaç çikarsa agacin kaldigini, yolun kivrildigini anlatmistir. Peygamberin ölümüne yakin zamanlarda yesil gömlek giydigini, bu renkle ümmetine bir mesaj verdigini, bunun da doga yesilliginin korunmasi anlamina geldigini okumustum.
1979'da Bulgaristan ve Romanya'ya on günlük bir gezim olmustu. Bu ülkelerde dikkatimi çeken yesilden topragin görülmedigi oldu. Rehberimiz Çavdar'a ormanlari nasil koruduklarini sordum, "Bulgaristan bastanbasa yesil bir parktir" dedi. Bükres agaçlardan görünmüyordu. Biz neye öyle degiliz diye sormayacagim. Prof. Hikmet Birand "ÇORAK ve KURAK" adli küçük kitabinda Anadolu'yu nasil çoraklastirdigimizi anlatmistir. Orta Asya'dan göç nedenimiz de bu degil midir? Hemen belirteyim, yesile düsman degiliz ama nedense yesilin sürdürülebilir bir yesil olmasi için bir gayretin içersinde degiliz. Mesele budur.

Yorum Yazın

Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol