25 Aralık Sarıkamış Faciası'nın 99. yıldönümüydü idi. Birinci Dünya Savaşı'nda Osmanlı orduları Çanakkale, Galiçya ve Sarıkamış cephelerinde bulunuyorlardı. İngiliz ve Fransızlar Çanakkale'den geçemeyeceklerini anlayınca savaşı Arapların yaşadığı Osmanlı eyaletlerine taşımışlardı. Harbiye Nazırı ( Bakanı ) Enver Paşa, Sarıkamış üzerinden Ruslar'a savaş açmayı planlamıştı. Bu maksatla Sarıkamış'a 100 bin dolayında asker konuçlandırılmıştır. Bu yığınak kışta kıyamette yapılmıştı. Arap çöllerinden Sarıkamış'a getirilen birlikler vardı. Bu askeri birlikler Arap Çölleri'nin sıcağında nasıl giyinmişlerse Sarıkamış'ın eksi 20 - 25 derece soğuğuna öyle gelmişlerdi. Bu durumu planlayan da Naciye Sultan'ın eşi Enver Paşa idi. Bu askeri yığınak Sarıkamış'ta oluşturulurken Enver Paşa orada bulunuyordu. Ancak birlikler Sarıkamış'ın, Allahüekber Dağlarının ağır kış şartlarına hazır değildiler. Askeri hazırlıklar da yetersizdi. Savaşa az bir süre kala Enver Paşa Sarıkamış'tan ayrılmış, İstanbul'a gelmişti. Hazırlıkların yetersiz olduğunu biliyordu. Cephe komutanları kendisine durumun elverişsiz olduğunu söylemişlerdi. Hatta bir cephe doktoru ilaç ve hastanelerin hazır olmadıklarını söylediğinde "Bunu asker yapın cepheye gönderin" emrini vermiştir.
Asker üç haftadan beri cepheye yürüyordu. Yürümekten, yorulmaktan, açlık, soğuktan ölümler başlamıştı. Asker diz boyu karda yürürken sırtında 30 - 40 kg. ağırlıktaki sırt çantalarını da taşıyorlardı. Aralık ayının son günleriydi. Soğuktan, yorgunluktan, açlıktan askerin kulakları uzamış, kalpleri kararmıştı. 4 bin askere bir doktor düşüyordu. Bu perişanlık, bu sorumsuzluk giderek ölümleri arttırıyordu. Ölen öldüğü yerde kalıyordu. Ölen askerleri Allahuekber Dağlarının aç kurtları, tilkileri yiyorlardı. Bu savaşa katılmış Ürünlü ( Kızılcamüsellim ) köyünden kendisiyle görüştüğüm Selim Türkoğlu böyle anlatıyordu. Aç kurtlar geride askerlerin postalları içindeki ayaklarını bırakıyorlardı.
Ruslarla savaş başlamadan Sarıkamış'ta 100 bin askerden geriye 10 bin 200 asker kalmıştı. 90 bin asker bir tek kurşun atmadan donmuş ve şehit olmuşlardı. Benim amcam da onlardan biriydi. Ölenlerin geride ağlayan anaları, bacıları kalmıştı. Çocuklarına ağıtlar yakıyorlardı:
Oltu'dan girdik Sarıkamış'a
Akıl almaz orada yatan üleşe
Askeri kırdıran Enver Paşa
Kitlendi kapılar, mekan ağladı.
Sarıkamış Faciası, Sarıkamış Destanı yakın zamana kadar bilinmiyordu. Tarihler yazmıyordu. Osmanlı tarihçileri bu olayı gizliyorlardı. Onlar da Enverci idiler. Belki de Enveriye Madalyası almışlardı. Kim bilir.
Sarıkamış ikinci bir Çanakkale'dir. Orada düşman topuyla, tüfeğiyle canlıydı. Sarıkamış'ta ise tabiat düşmandı. Saray damadı Enver Paşa acımasızdı. 33 yaşında saray damadı, Harbiye Bakanı ve bir gecede Paşa olmuştu. Mustafa Kemal'e ayak oyunları yapan bir hayalperestti. Ona Sarıkamış'ın hesabını soracak yoktu. Çünkü bildiğimiz anlamda Osmanlı'nın milleti yoktu. Onun kulları, tebaası vardı. 90 bin Ana kuzusu Allah-ı Ekber Dağları'nda üç hafta aç susuz, uykusuz ve bitkin, üstünde kışlık giysisi olmaksızın bele kadar, kışta kıyamette donmuşsa kimin umurunda. Ağlarsa anam ağlar gerisi yalan ağlar. Sarıkamış Faciası böyle bir olay. Onlar askerdi, savaşa gitmişlerdi fakat bir kurşun atmadan soğuğa yenilmişler, şehit olmuşlardı. Tanrı rahmetlerini bol etsin.
Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol