Yavuz Sultan Selim 1516 yılında Mısır Seferi'ne çıktığında birçok ülkede kahvehaneler biliniyordu. Bazı yazılı kaynaklar Osmanlı Devleti'nde kahvehanelerin Yavuz Sultan Selim'in Mısır Seferi'nden döndükten sonra açıldıklarını söylüyorlar da bu doğru değildir. Yavuz Selim'in Mısır'a gidip gelmesi 3 yıl sürmüştür. Oysa İstanbul'da ilk kahvehane 1554 yılında görülmüştür. O sıra kahvenin nereden geldiği yani Yemen'den mi Hindistan'dan mı geldiği pek net değildir. Fakat insanlar kahvenin yetiştiği yeri öğrenmeden önce kahve içmeye, kahvenin rahatlatıcı özelliğine çabuk alışmışlardır.
İstanbul'da kahvehanelerin ilk müşterileri Kalem Sahipleri yani memurlar, eğlenceyi, sohbet etmeyi bilenler, bir şey öğrenmeye ihtiyaç duyanlar olmuştur. Zaman içerisinde açılan kahvehane sayısı arttıkça kahvehanelerin müşterileri de, müşterilerin çeşidi de artmaya başlamıştır. Bir yazarın dediği gibi kahvehaneler çok yönlü Oturak Yerleri olmaya başlamıştır. Yani bir başka anlamda kahvehaneler "Sosyal Mekanlar"a dönüşmeye, insanların buluşma, konuşma, dertleşme, tanışma, bilgi alıp bilgi verme, ORTAK AKIL'da beraber olmaya başlamışlardır. Bu görünüş bir anlamda KAMUOYU oluşturma sürecine başlangıç olmuştur.
Osmanlı Kahvehanelerinde fikri tansiyon belki bugünkü kadar ve bugünkü gibi değildi belki ama yine de Padişahın Kulları kendi aralarında fısıldaşıyorlar, kendilerince havadan sudan konuşup tartışıyorlardı. Bu süreçte kahvehane sahipleri, Lale Devri eğlencelerinden esinlenen sanatçılar, Karagöz sanatkarları Osmanlı Kahvehanelerinde sanat gösterileri yapıyorlar. Zamanı biraz olsun sıkıcı olmaktan kurtarıyorlardı. Tabii bu süreçte KAHVEHANE KÜLTÜRÜ de uç vermeye başlamıştır. Kahveye gitmek alışkanlık haline gelmiştir. "NE KAHVE NE KAHVEHANE/GÖNÜL SOHBET İSTER KAHVE BAHANE" bu noktadan itibaren kahveye gidenlerin mazeret gerekçesi olmuştur.
Kahvehaneleri zamana uydurmak için KIRAATHANE'ye çevirmek isteyenler çıkmıştır. Kıraathane gazete, dergi ve kitap okumak içindir. Kahvede otururken, çay ve kahve içerken gazete okumak, kitap karıştırmak ilgi çekmiştir. Mesela bugün kahvehanelere gazete girmiştir. Kahvehanelerin bazılarında ufak kitap dolapları da görülmektedir. Demek oluyor ki zaman değişmekle kahvehanelerin de fonksiyonu değişmektedir. Bugün itibariyle kahvehaneler Türkiye'de demokratik tartışma ve söyleşi yerleridir. Belki tartışmalar yüksek düzeyde değildir, konuşmalar sessizdir ama netice itibariyle yararlıdır. Fakat bu vesileyle şu acı gerçeği de ifade etmek gerekir ki ülkemizde kahvehaneler aynı zamanda İŞ KAYBI'nın yaşadığı yerlerdir. Tarımın mekanizasyon dönemine girmesi dolayısıyla köylünün yapacağı iş azalmıştır. Başka nedenler de vardır. Bu bakımdan Türkiye'de kahvehaneler daha çoğalmış, sayıları daha artmıştır. Kesin olmamakla beraber ülkemizde kahvehane sayısı birkaç yüz bindir. Ve tabii KAHVE KÜLTÜRÜ de daha şekillenmek de, daha renklenmektedir. Kahvehanelerdeki konuşmalar da değişmektedir. Süreç işliyor, Türkiye ve toplum bir değişim yaşıyor. Ancak değişimin yönü ve rengi pek net değildir. Zira sokaklar, meydanlar hareketlenmiştir.
Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol