OSMANLILAR AVRUPA'DAKİ ROMA TOPRAKLARINI VATAN YAPMAK İSTEDİLER

Osmanlılar 1300 yılında Anadolu'da devleti kurarlarken Avrupa'daki Roma topraklarını vatan yapmayı düşünüyorlardı. Devleti kurduktan hemen sonra Batı'ya yönelik fetih hareketine başlamışlardır. İlk aşamada Bursa'yı almışlar, Boğazların Anadolu yakasını işgal ettikten sonra 1350'li yıllarda Gelibolu üzerinden Trakya'ya geçmişlerdir.
Ancak o sıra Trakya'da veba hastalığı salgını vardı. Yabancı tarihçiler bu hastalık yüzünden Trakya'da çift sürecek insan kalmadığını yazmışlardır. Fakat bu hastalık dahi Osmanlılar'ın ilerlemesini durdurmamıştır. Avrupa'nın yerli halkları Asya kökenli Osmanoğulları'nın yeni uygulamalar getirdiklerini görünce Osman Akıncı Kuvvetleri'ne fazla bir direnç göstermemişlerdir. Zaten o sıralar Avrupa'da nüfus da azdı. Bazı kaynaklara göre 100-150 milyon dolayında insan yaşıyordu. Osmanlılar da işgal ettikleri yerlerin insanlarına müşfik davranıyorlar, adil davranıyorlardı. Ünlü tarihçi Prof. Dr. Halil İnalcık'a göre Osmanlılar fetih sırasında insanların hayatını iyileştirici önlemler alıyor, parasal harcamalarda bulunuyor, halkların dinsel farklılıklarına, inançlarına karışmıyorlardı.
Osmanlı adil ve hoşgörülü bir uygulama ile Rumeli yani Romalılar'dan miras kalan eyalet topraklarını büyük ölçüde ele geçirecek potansiyele sahip olarak Balkanlar'ın içindekiler öngörülen yerleri ele geçirdiler. Arnavutluk, Sırbistan, Bulgaristan, Trakya büyük ölçüde işgal edilen yerlerdi.
Osmanlı Devleti kendine özgü özellikleri, fetih yöntemleri, yönetim biçimi olan bir devletti. Devlet Osmanlı sülalesinin, topraklar padişahındı. Devlet yönetiminde son sözü padişah söylerdi. Padişah devletin sahibi olduğu gibi aynı zamanda Peygamber'in de halifesi idi. Padişah'tan sonra devleti Vezirler, Vezir-i Azamlar, dönmeler, devşirmeler, melezler yönetiyorlardı. Padişahlar devletin son yıllarında savaşa gitmez olmuşlardı. Osmanlılar’da hacca giden Padişah olmamıştır. Devlet onlar için neredeyse kutsal bir varlık gibiydi. Devletin geleceği, devamı ve sağlığı için Padişah çocuklarının öldürülmeleri, idam edilmeleri gelenekti.
Osmanlılar'ın devlet yönetiminde zayıf tarafları vardı. Avrupa'da vatan sahibi olmayı düşünmüşlerdir ama kulları için eğitim-öğretimi, sanayileşmeyi düşünmemişlerdir. Örneğin; Avrupa matbaayı kullanmaya başladıktan 280 yıl sonra matbaayı almayı, kitap, gazete basmayı düşünmüşlerdir. Ancak onda da ciddi bir tutum izlememişlerdir. Demokratikleşmeyi akıllarına dahi getirmemişlerdir. Yenileşme hareketleri Avrupa'nın baskısı ile olmuştur. Bu yüzden Osmanlı Devleti'nin son yüzyılı çalkantılı ve çok hareketli geçmiştir. Bu süreçte Avrupalı ülkelerle beş savaş yapılmış, büyük oranda toprak, can ve mal yitirilmiştir. Osmanlı Devleti, Avrupa'nın içinden kıyısına atılmayı, Anadolu'ya sürülmeye fazla direnç gösterememiş, savaşlarda can ve mal kayıplarına uğramış, bir milyona yakın insan göç yollarında ölmüş, maddi ve manevi kayıplara maruz kalmıştır. Kısaca Avrupa'da vatan sahibi olmak şöyle dursun, yanlış politikalar, yitirilen savaşlar yüzünden bin yıllık vatan toprağı Anadolu'yu bile kaybetmek üzereyken MUSTAFA KEMAL çıktı da milletin, vatanın ters giden talihini değiştirdi.
EVET, Osmanlı tarihi bizimdir. Türk'ü idareye yaklaştırmamış, horlamış olmasına rağmen Osmanlı bizim geçmişimizdir. Ama Mustafa Kemal Atatürk'ün Türkiyesi, Cumhuriyeti Osmanlı değildir. Dört kuşaktan beri Türk halkı YENİ TÜRKİYE'de yaşamaktadır ve de yaşamaya devam edecektir.

Yorum Yazın

Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol