Osmanlinin dünyada hatiri sayilir bir ekonomisi yoktu. Devlet çarkinin dönmesi daha çok savas gelirlerine (ganimete) dayanirdi. Savaslari kaybetmeye basladiginda ise Osmanli Devleti borçlanmaya baslamistir.
Osmanli’dan cumhuriyete sarkan ekonomik fakirlik kendini en çok panayirlarda belli ederdi. Osmanli’nin bazi büyük merkezlerinde, Trakya’da ünlü panayirlar kurulurdu. Sözgelimi Pavli Panayiri (Pehlivanköy Panayiri) bunlardan biriydi. Silivri Panayiri da ünlüydü. Yunanistan ve Bulgaristan gibi Osmanli eyaletlerinde de panayirlar kurulur, imparatorluk sinirlari içersinde üretilen mallar buralarda satislara sunulurdu. Mallar Kervanlarla tasinirdi.
Eskiyalar kervanlari vurmasin, mallari çalmasin diye koruma önlemleri alinirdi.
Osmanli Panayirlari’ndan hiçbirine sanayi mali gitmezdi. Çünkü Osmanli’nin sanayii yoktu. Buraya giden mallar tarim ürünleri ve bazi dokuma isleriydi. Bu isin ticaretini de Rumlar ve Yahudiler yapardi. Ticaret yapan müslüman kisi çok azdi.
Osmanli’da ticaret erbanin azligi, ticaretin yetersizligi, ekonominin yeteri kadar ele alinmamis olmasinin etkileri cumhuriyet döneminde de kendini göstermistir. Özellikle Büyük Mübadele’de (Degisimde) Rumlarin Yunanistan’a gönderilmesinden sonra Türkiye ticaret adami sikintisina düsmüs, ticaretin agirligi Yahudilerin üzerinde kalmistir. Bunun sonucu ticaret ögrenmek istiyen, ekmegini ticaret üzerinden kazanmayi amaçlayan Türkler büyük çogunlukla Yahudi ticarethanelerinde tezgahtarlik ögrenmeye baslamislardir. Hatta ticaret hayatinda insanlarimizin milliyetçilik duygulari gelismeye, cosmaya basladiginda 1934 yilinda Trakya’da Yahudilere karsi siddet hareketleri baslamistir. Bu siddet hareketi tecavüzlere, yagmalara ve ölümlere kadar varmistir.
Bu hareketlerin altinda yatan maksat Yahudileri ticaretten uzaklastirmak ve onlari kaçirtmakti. Biz bu olayi arastirmis bir kisi olarak söylüyoruz, bundan Mustafa Kemal Atatürk çok büyük bir istirap çekmis, Avrupa’yi ayaga kaldiran bu hareketin faillerinin cezalandirilmasini istemistir. Bu baglamda belediye, Ticaret Odasi Baskanlarindan ve esraftan, aydinlardan bazi tutuklananlar olmustur.
Türkiye’nin bundan 25-30 yil öncesine kadar sattigi mallar findik, fistik, tütün, üzüm, incir ve pamuktan ibaretti. Ülke kendini besleyemiyordu. Bu açidan bakildiginda Türkiye’de ticaretin büyük ölçüde gelistigi, insanlarimizin ticareti ögrendikleri, sattiklarinin çesitlendigi görülmektedir. Süphesiz bu, cumhuriyetin basarisidir. Adnan Menderes 1950 de her mahallede bir milyoner yaratmayi icratinin en önemli isi olarak görmüstür. Bunu basarmanin büyük bir hizmet olacagini düsünmüstür. Çok sükür Menderes’in milyonerleri çok ama pek çok gerilerde kalmis, Türkiye son yillarda yüzlerce, binlerce milyarderler, Tirilyonluk, Katrilyonluk adamlar yetistirmistir.
Ancak Türkiye bir yere geliyor, bir ileri yere uzaniyor ama bunu bazi alanlarda bozularak, büyük faturalar ödeyerek yapiyor. Türkiye’nin basarisini gölgeleyenler de bunlar oluyor.
Mustafa Kemal, 9 Eylül 1922 de Yunan ordusunu denize döktügünde yabanci gazetelerin bir sorusu üzerine ikinci savasin ekonomik alanda olacagini söylemis bagimsizligin önemini vurgulamistir. Bugün itibariyle bu savasi kazandigimizi söylememiz mümkün degildir. Ekonomimizin, ticaretimizin amaçlari büyüktür. Henüz dünya çapinda bir Türk Markasi yaratmis degiliz. Kaliteli Ürün üretmede de pek ilerde sayilmayiz. Yolumuz uzun, isimiz çok. Ama sonuç itibariyle hem yolu yürümek, hem isimizi yapmak zorundayiz. Panayir malindan öte piyasa, pazar mali üretmek sart olmustur. Dünyadaki pastadan pay alabilmemiz buna baglidir.
nazifkaracam@gazetetrakya.com
Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol