Bildiğimiz kadarı ile Osmanlı Padişahları'nın eğlence hayatları pek yoktu. Sınırlı değildi ama yaşadıkları zamanların eğlence türlerinden saraya uygun düşenlerle sınırlı sayılırdı. Mesela halkın eğlencelerine katılamıyorlardı. Oturdukları saraylarda da öyle ahım şahım eğlence düzenleme imkanları yoktu. Halkla eğlenceyi çocuklarının Sünnet düğünlerinde görüyorlardı. Edirne'de oturdukları zamanlarda güreş seyrediyorlardı. Ancak Lale Devri'nde bir parça olsun Avrupa'i eğlence ile tanışma imkanını buldular. Bunların dışında en büyük eğlenceleri Ortaoyunları, Karagöz-Hacivat, Gölge Oyunu ve avcılıktı. Avcı padişahlar da öyle tümü ile avcılık yapıyor değildiler. Avcılığı yapan av düşkünlüğü olan Avcı Mehmet idi.
Avcı Mehmet'in avları anlı şanlı olurdu. Onun için Trakya'da AV BÖLGELERİ tespit edilmişti. Padişah'ın av bölgelerine "SAYDIGAH-I PADİŞAH-I" deniyordu. 1664 yılında Kırklareli'ndeki Emlak-i Şahane Koruluğuna 25-30 bin kişilik mahiyeti ile gelen IV.Mehmet (Avcı Mehmet) düzenlenen Sürek Avı'nda o gün yani ilk gün 17 karaca, sonraki iki günde 2200 tavşan, 80 tilki, 3 kurt, ve 6 karaca vurulmuştur. Padişahın bu Emlak-ı Şahane Kurulduğunda tıpkı Karıştıran'daki Av Köşkü gibi, bir köşkü vardı. Kızılcıkdere Köyündeki bu Av Bölgesi'nde ki koruluğa "BEYLİK KORU" denmektedir. Turist ve turizmden söz edilmediği 1664 yılında bu harekete sonraki yıllarda İLK AV TURİZMİ denmiştir. Istranca Ormanlarında av ve yaban hayatı korunabilirse buralarda da Av Turizmi yapılabilir.
Osmanlı Padişahları yalnız karada değil, havada ve denizde de avlanırlardı. Hafız Hızır İlyas Ağa yazığı "TARİH-İ ENDURUN" adlı kitabında Padişah'ın kalabalık bir mahiyeti ile İstanbuldan Büyükçekmece'ye gittiğini, burada avlandığını yazmaktadır. Burada çeşitli Yaban Hayvanları yaşadığını söylemekte, Padişah'ın konağı bulunduğunu zikretmektedir. Daha sonra vapurla denizde avlanarak, Tekirdağ'a geldiğini belirtmektedir.
Osmanlı Padişahları ava o kadar düşkündüler, Av Eğlencelerini o kadar çok seviyorlardı ki Trakya'daki Av Bölgeleri'nde ayrı ayrı köşkleri vardı. Ayrıca KUŞ KÖŞKLERİ yaptırmışlardı. Kuş Köşkleri kuşların barındıkları yerlerdi. Yakın zamana kadar cami çatılarında yaşayan Güvercinler Osmanlı Padişahları'nın Kuş Köşkleri'nin geleneğini yansıtıyorlardı.
Bugün Trakya ovalarında, ormanlarında, dağ ve bayırlarında Yaban Hayvanı pek kalmamıştır. Orman köylüleri arada bir Bulgaristan sınırına yakın yerlerde Karaca, çok seyrek olarak da Kurt ve Geyik gördüklerini domuzların ise köy ve kasabalara indiklerini söylemektedirler. Ben 1948 yılında Bulgaristan'a sınır olan köyler Karadere'de öğretmen iken bir kış gününde 52 kişinin katıldığı bir sürek avında iki geyik, 5 karaca ve tavşan vurulduğuna tanık olmuştum. Bugün orman sınırlarını geri çektiğimiz gibi, Av ve Yaban Hayatı sınırlarını da sıfırladık. Başa dönmemiz, 60-70 yıl önce ormanlarımızda Av ve Yaban Hayatı nasılsa oradan başlamamız gerekiyor. Padişah Avcı Mehmet zamanındaki av zenginliği için bir yüzyıl yetmez.
Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol