OSMANLI SULTANI KARNABAHARI GÖRÜNCE "NE GÜZEL ÇİÇEK VAZOYA KOYALIM" DEMİŞ

Osmanlılar dünyayı bilmiyorlardı. Mısır'a inmişlerdi, Kafkaslar'a çıkmışlardı, Avrupa'nın ortalarına kadar gitmişlerdi ama yinede dünyadan haberleri yoktu. Oysa Osmanlılar çeşitli coğrafya bölgelerine seferler yaparken Avrupa yeni ufuklara, yeni dünyalara yolculuk yapıyor, ilerlemenin yolunu tıkayan engelleri yıkmaya, akılcı işler yapmaya mani kör inançları ortadan kaldırmaya AKLIN YOLUNU açmaya çalışıyordu. Avrupa uyandığında Osmanlılar çıktıkları ganimet seferlerinden sonuç alamaz olmuşlardır.
Osmanoğulları Duraklama - Gerileme dönemine girdiğinde Avrupa Osmanlıyı yönlendirmeye başlamıştı. Sultanlar Avrupa'dan akıl alma sürecinde değildiler akıl alma akıl verme yolu açılmıştı. 1839 Tanzimat ve Islahat fermanın dünyaya duyurulması Osmanoğulları'nın artık Avrupasız edemeyecekleri anlaşılmıştı. Değerli Prof. İlber Ortaylı Avrupa'nın yardımları ile idari hukuki ve sosyal yapılanmayı dikkate alarak demokratikleşme sürecinin başladığını söylüyorsa da bu süreçte Osmanlı Sultanlarının artık tek başına bir şey yapamayacaklarını anlamışlardır. Çünkü zaman değişmiş ahkâm yani kurallar değişmiştir.
Viyana seferinde devletin çürümeye başladığının işaretlerini vermiştir. Devletin temelleri su almış, çatlmalar başlamıştır. Ancak onlar devletin çatısına bakarak, onarmak kiremitleri aktarmak, yeni saraylar yapmak suretiyle debdebelerine devam etmişlerdir… 1870'li yıllarda dış borçlar ödenemeyince Kıbrıs borç karşılığı İngilizlere verilmiştir. 1880'li yıllarda Duyunu Umumiye yani o zamanın IMF'si Osmanlı'nın gelir kaynaklarına el koymuştur. Bir gecede Avrupa'nın 7 bin maliye memuru Osmanlı Maliyesini teslim almıştır.
Osmanlı aydınları da dünyanın eski dünya olmadığının farkına varamamışlardır. 1876 da Anayasalı meşrutiyeti ilan etmek suretiyle işlerin düzeleceğini düşünmüşlerdir. Şüphesiz noksanı ile doğru düşünmüşlerdir fakat Osmanlı Sultanı iktidarı, yetkileri paylaşmak düşüncesinde değildir. Nitekim 1877 - 1878 Osmanlı - Rus Savaşı bahane eden padişah Anayasayı rafa kaldırmıştır. Saltanat sürmeye devam etmişlerdir. Bu savaş Osmanlı'nın Balkanlar'daki dayanaklarını yerinden oynatmıştır. Balkanlardaki yeni gelişmeler ve oluşumlar Osmanlı'nın Avrupa misafirliğine son vermektir.
1912 Balkan Savaşı'nda dahi fark edememiştir. Oysa Balkan Savaşı, Balkanlar'daki Osmanlı Eyaletleri'nin savaş çığlıkları devlet olma hareketi ve savaşıdır. Balkan Savaşı Osmanlı Devleti'nin tamamen çürüdüğünü göstermiştir. Ancak Enver Paşa gibi saray mensupları bu hezimeti orduda aramışlardır. Osmanlı ordusunun sevk ve idaresini Almanlara havale etmişlerdir. İstanbul'a gelen 800 dolayında Alman general ve subayları Enver Paşa'dan Osmanlı ordusunu teslim almışlardır. Çanakkale Savaşı'nda Osmanlı ordusu başında Alman komutanları vardı. Çanakkale Zaferi'ni Türk ruhu ve Mustafa Kemal'in (ASKERİ DEHASI) kazanmıştır. Alman General ve Subayların eğitimine rağmen ordu ne Orta Doğu'da ne Kafkaslar'da ne Galiçya'da başarı gösterememiş, Enver Paşa'nın Alman politikası iflas etmiştir. Bu durum karşısında Osmanlı ordusunun yetkili komutanı Liman Von Sanders Türkiye'den ayrılırken maceraperest Enver Paşa'ya orduyu Mustafa Kemal'e teslim edin tavsiyesinde bulunmuştur. Sonuçta 1918'de imzalanan Mondros Anlaşması ile Osmanlı Devleti yenik sayılmış, ülkeyi bu hale getirenler memleket dışına kaçmışlardır. Osmanlı'dan geride işgal edilmiş bir vatan, silahları elinden alınmış mağlup bir ordu… %90'ı okuma yazma bilmeyen bir halk, bitkin, yoksun bir insan topluluğu… 23 yerde isyan çıkmış bir Anadolu, bu günün Osmanlıları bu gerçeği bilmezlikten gelemezler, zira bunu tarih yazıyor. Ancak ne var ki tarih okumadıkları anlaşılmaktadır. Fakat bütün bunlara rağmen Osmanlı bizim tarihimizdir.

Yorum Yazın

Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol