Türkiye üzerine uzman tarihçiler, siyasetçiler, diplomatlar, fikir adamları vardır. Onlardan biri de ve belki de en önde geleni de İngiliz tarihçilerinden Bernard Lewis gelmektedir. Bernard aynı zamanda bir Ortadoğu uzmanıdır. Türkiye üzerine kitapları vardır. Kitapları arasında "MODERN TÜRKİYE'NİN DOĞUŞU" çok bilinen ve okunan kitaplarından biridir.
Cumhuriyetin 75. yıldönümü dolayısı ile İstanbul'da bir toplantı yapılmış, İngiliz tarihçi burada konuşmuştu. Konuşmasına daha çok modern Türkiye'nin doğuşu ile Türk Demokrasi'nin gelişme süreci üzerinde durmuştu. Tanınmış tarihçi konuşmasında, "Türkler demokrasiyi miras olarak almadıkları gibi zorlama yoluyla da demokrasiye geçiş yapmamışlardır" demiştir. Türklerin demokrasiye geçişleri tamamen kendi istekleridir. Mustafa Kemal Atatürk'ün 1930'da yaptığı çok partili döneme geçiş denemesi demokratikleşme sürecinin ilk adımı olmuştur. Ancak ne var ki halk durumu itibariyle çok partili hayata geçişe izin vermemiştir. Çok partili hayata hazır olmadığını göstermiştir. Şayet Mustafa Kemal Atatürk çok partili hayata geçişte ısrar etseydi, bir zorlamaya gitseydi durum Yeni Türkiye'ye yeni sorunlar getirecekti. Genç Cumhuriyet tehlikeye girecek, devrim bundan yara alacaktı. Ulusların siyasi hayatlarında yapacakları reformların zamanlaması çok önemlidir.
Türkiye özgürlük ve bağımsızlık mücadelesini Mustafa Kemal'den miras almıştır. Çünkü Mustafa Kemal Atatürk'ün Yeni Türkiye'ye getirdiği özgürlük ve bağımsızlık mücadelesinin sınırları ve tabanı çağdaş demokrasinin sınırlarına kadardır. Atatürk'ten sonra Türkiye'yi yöneten İsmet İnönü, Atatürk'ün denemesini tekrar ele alarak başarıya götürmüştür. Bugün Türkiye'de siyasi parti genel başkanlarının ve baskı guruplarının terennüm ettikleri demokrasi ve özgürlük Atatürk'ün bıraktığı yerden devam etmektedir. İnönü'nün ve 1961 Anayasısı'nın getirdiklerinden başka yeni bir şey yoktur. Yani Türkiye siyaset sahnesinde, demokrasi zemininde yeni söylenmiş bir şey yoktur. Partiler halka bir şey vaat etmeyi unutmuşlardır. Bu bağlamda sadece Sayın Süleyman Demirel, iktidar olduğu zaman "ŞEHİRDE NE VARSA KÖYDE DE O OLACAK" demişti. Tabii şehirde ne varsa köyde de o olacak demek yuvarlak bir sözdür fazlada bir hikmeti, harbiyesi yoktur. Mesela REFAH vadeden olmamıştır. Söz gelimi hiçbir parti genel başkanı parti programı kapsamında adaletsiz gelir dağılımını düzelteceğiz dememiştir. Halkın eğitimi söz konusu edilmemiştir. Boşalan köyler için yeni projeler üzerinde çalışıyor, köylerde kalanları geleceğe göre yapılandırmayı düşünüyoruz gibi bir vurgu yapmamıştır. Siyaset sahnesinde bir kör dövüşüdür gidiyor. Bu durum demokratikleşmeye ne gibi bir yarar sağlar? Kısaca, demokratikleşmede geriye gittiğimiz belli de ilerlediğimiz için belli olan hiçbir şey yoktur. Bu durumu sorgulayan da yok. Türkiye bir yere sürükleniyor ama bunu Türkiye'yi oraya sürükleyenler de bilmiyor. Durum bir muhakeme yapılsa havanda su dövdüğümüz anlaşılacaktır. Bir şey değil zaman boş geçiyor. Yazık olan zamanadır.
Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol