O ROMAN UNUTULDU AMA O SÖZLER UNUTULMADI

1950'li yıllarda "AMBER ROMANI" çok meşhurdu. Filmi de çevrilmişti. Kitap satış rekoru kırarken filmi sinema sahnelerinden inmiyordu. Kitap okumayanlar sinemalara koşarlardı. O yıllarda Kırklareli'nde yazlık ve kışlık sinema çoktu. Ancak ben bu filmi seyretmedim. Bir köyde öğretmendim. Cehalet sarmalındaki insanları aydınlatmaya çalışıyordum. O zaman cehlin elinde söyleyeceğini bilmeyen insanlar çoktu. Yalan yanlış her şey ortada köy kahvelerinde idi. Çok partili hayat halkın çenesini açmıştı. Halkın dini hissiyatını kullanarak ikbal ve iktidar arayanlar o zaman türemişlerdi. Ocak-Bucak Başkanları, Köyün Muhtarı "İSTEMEZÜK" demişse köyün öğretmeni yerinde duramazdı. ONUNCU KÖY'e gidenler çok oluyordu. Zamanın yöneticileri "NAKİL CEZADAN DEĞİLDİR. TEBDİLİ MEKÂN DA FERAHLIK VARDIR" diyerek Onuncu köye randevu vermiş olanları teselli etmeye çalışıyorlardı. İşte o zaman AMBER ROMANI'nın ön kapağında yazılı olan sözü okuyanlar tekrar edip duruyorlardı. O söz romanın ve zamanın anahtarı gibiydi. Söz şöyleydi:
    "ÖYLE BİR DEVİRDE YAŞIYORUZ Kİ HİLE YAPMADAN-YALAN SÖYLEMEDEN YAŞAMANIN İMKÂNI YOK."
    İnsanlar neye yalan yaparlar? Neden hileli yollara saparlar? Eğer bunlar bir Eğitim Noksanlığı'ndan gelmiyorsa mesele kişilikle ilgili demektir. "YALAN-HİLE" insanların hayatında, sosyal ve ekonomik ilişkilerinde vardır. Ya kendilerini kurtarmak için yalan yapıyorlardır ya da olmayanın üzerinden konuşarak kendilerini pazarlıyorlardır. Tabii Yalan psikolojik bir hastalıktır. Daha küçük yaştan itibaren insanlar yeri geldikçe, gerektikçe yalana başvururlar. Öğretmenler sınıflarında yalan söyleyen bir öğrenciyi bu hastalıktan, bu alışkanlıktan kurtarmak için mücadele ederler. Fakat çok kere başarısız olurlar. Çünkü YALAN sosyal bir hastalık olduğu için onunla mücadele psikolojik ve sosyal bir mücadele olmalıdır.
Yalanı en çok kimler yapar? Hile yapmaya en çok kimler müsaittir?
    Bunların toplum içerisinde araştırılması gerekir ki yalanı en çok kimlerin, hangi meslek mensupların yaptıkları ortaya çıksın. Yalan yapmak elbette ki doğru değildir, ahlaka aykırı bir söylemdir. İnsanı aldatmayı, yanıltmayı hedeflemiştir. Fakat bütün bunların ışığında YALAN ve YALANCI toplumun figürüdür. Toplum istemese de onları içinde barındırır. İçinden ayıklayıp atamaz. Olay böylesine de çarpıktır. Fakat şu bağlamda şunu da söylemek gerekir ki YALAN bazen insan için gereklidir. Çok tehlikeli bir durumda Yalan insanı kurtarabilir. Bunun örnekleri vardır. Mesela insan işkencededir, dayanma takati kalmamıştır, suçu üstlenebilir, şiddeti ortadan kaldırabilir. Böylece YALAN terbiyevi olmasa da insanın yaşamında vardır. Hile ise bir ihtirasın, bir ahlak düklüğünün tezahürüdür. Yani kötülüğün dışa vurumu, dışa yansımasıdır. Ancak uygar bir insan bunların hiçbirini yapmaz. Mesele budur.

Yorum Yazın

Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol