Potansiyeliniz harekete geçirilmeli

2011 genel seçimleri öncesi Mayis ayinda geldigi ilimizde Önadim Medya Grubu'na konusan HAS Parti Genel Baskani Prof. Dr. Numan Kurtulmus, Çarsamba günü ekonomiyle ilgili verecegi iki ayri konferans için tekrar geldigi Kirklareli'nde, gazetemize ve ekranlarimiza yeniden konuk oldu. Kurtulmus'la; Kirklareli'nin gelisimi, tarim ve hayvancilik, global kriz, ülke ve Dünya gündemi ve yarinin Türkiyesi'ne yönelik detayli bir röportaj gerçeklestirdik. Numan Kurtulmus'un konusmalarindan çikan en kisa özet, Dünya'nin insan odaksiz ve adaletsiz yasayisinin yakin zamanda degisecegi oldu. Bunun yani sira Türkiye'de siyasetin 12 Eylül kayigindan inmesi gerektigini vurgulayan Kurtulmus, parlamentonun tarihi bir firsatin esiginde oldugunu da anlatti. Kirklareli'nin de potansiyellerinin harekete geçirilmesi durumunda Trakya'nin en önemli ili olacaginin altini çizdi. 

HAS Parti Genel Baskani Numan Kurtulmus, Çarsamba günü iki ayri konferans vermek üzere geldigi ilimiz Kirklareli'nde, gazetemize ve Kirklar TV'ye özel bir röportaj verdi. Muhabirimizin sorularini detayli olarak yanitlayan Kurtulmus ilk olarak, Kirklareli'yi çok yönlü olarak masaya yatirdi ve su ifadeleri kullandi:

Kirklareli'nin potansiyelinin hareketli hala getirilmesi lazim

"Genelde Trakya'da son yillarda özellikle tarim ve hayvancilikta ciddi bir gerileme oldu. Kirklareli özelinde ise, hem buradaki turizm potansiyelinin canlandirilamamasi, hem tarim ve hayvancilikta ciddi bir geriye dogru gidis, hem de buranin yatirimda öncelikli hale dönüstürülememesi dolayisiyla, gerçekten Kirklareli sahip oldugu bu stratejik konumundan yeterince istifade edemeyen bir il olarak kaldi. Senelerdir de böyle. Dereköy sinir kapisi gerçekten hala problemli bir sekilde duruyor ve oradan transit tasimaciligi bir türlü özendirilemedi, tesvik edilemedi. Dolayisiyla bütün bunlarin hepsinin gözden geçirilmesi ve Kirklareli'nin bu büyük potansiyelinin hareketli hale getirilmesi gerekiyor. Bugün (Çarsamba günü) bizim burada yapmis oldugumuz bu toplantida da asagi yukari ayni seyler konusuldu."

Kirklareli bölgenin en önemli ili olabilir

Numan Kurtulmus, Kirklareli'nde bir an evvel yatirimda öncelikli hale getirilmesi ve turizmde tesvik uygulamalarinin yapilmasinin zorunlu oldugunu aktararak; "Kirklareli'nin potansiyelinin harekete geçirilmesi planlanmalidir. Bunu yapmaya niyet eden bir kadronun oldugunu, bu kenti seven, elini tasin altina koymaya hazir bir grubun oldugunu gördüm. Oda ve borsa baskanlarimiz bu anlamda son derece meselelerine vakif. Bu sorunlari çözmek üzere niyet etmis olan arkadaslar. Insallah kamu kurum ve kuruluslariyla da uyumlu bir sekilde bu süreç asilir ve Kirklareli bu bölgenin önemli illerinden birisi haline gelir. Kirklareli'nin gelismesi ayni zamanda Trakya'nin kalkinmasina da katkida bulunacaktir. Böylece aslinda Istanbul'un dogu bati aksi üzerinde gelismesi Türkiye'nin geleceginde mutlaka olacak olan bir sey. Istanbul'un da bu tarafa dogru gelismesi ve alt yapisinin da planlari hazirlanmis olacaktir. Ben bu kararliligi insanlarda gördüm" diye konustu.

Muhabirimizin, Istanbul'un buraya dogru gelismesini tehdit olarak görenler oldugunu hatirlatmasi üzerine Numan Kurtulmus su açiklamayi yapti:

Bölgesel planlar uygulamaya konulmali

"Bölgesel planlarin uygulamaya konulmasi, refahin topluma yayilmasi anlamina gelecektir. Belli bölgeleri zengin olan ve belli bölgelerinde yogunlasmalarin oldugu bir Türkiye degil, her tarafinda, insanlarin, üretimin, sanayinin, ticaretin içinde oldugu ve gerçekten refahin toplumun her katmanlarina ulastigi bir Türkiye olusacak. Bunun yolu zaten büyüksehirleri mümkün oldugu kadar kendi bölgesi içinde bir kalkinmanin içerisine sokmaktir. Dogru olan budur. Tabi bunu yaparken de mesela elverisli güzel alanlarin talan edilmemesi, tarim alanlarinin yok edilmemesi, bir takim çevre ve sehir tahribatlarinin olmamasi sartiyla bunlari söylüyorum. Planlama dedigimiz sey de zaten bu. Bunu yapmadan ekonomik gücü toplumun her yerine nasil yayginlastirabiliriz?"

Köylümüzün üretimin içinde olmasi lazim

Son yillarda hem Trakya, hem de Kirklareli'nde sayisi artan hayvan çiftliklerini ve bunlarin yerel hayvancilara olan olumsuz etkilerini degerlendirmesini istedigimiz Kurtulmus; "Türkiye'de son 10 yildir devam eden ve ekonomiyi çerçeveleyen politik tercihler küçüklerin yutuldugu, büyüklerin ayakta durdugu bir ekonomik modeli öngörüyor. Mühim olan Türkiye'de zaten çiftçimizin ve köylümüzün de üretiminin içersinde olmasi. Onlarin ürettigi et ve sütle, diger hayvancilik ürünleriyle birlikte Türkiye ekonomisine katkida bulunmasi. Dogru olan da budur. Ama maalesef genel perspektif küçükleri mümkün oldugu kadar azaltacak öngörü içerisinde hareket ettigi için bugün, sadece ülke içerisinde degil yurtdisinda da birçok büyük firmalar, Türkiye'de büyük çiftlikler yapmak ve buralarda kendi hayvanciligini gelistirmek için izin taleplerinde bulunuyor. Bu eger dengeli bir sekilde yapilamazsa, bir müddet sonra zaten Türkiye'de tarim ve hayvancilikla ilgilenen sahislar giderek azalacak. Sadece çiftlikler etrafinda yapilan ve kendi topraginin sahibi olan insanlarin bir süre sonra parali irgat haline geldigi, kendi hayvanlari üzerinden hayatini idame ettirebilen köylümüzün artik yok olarak onun çocuklarinin da irgat haline getirildigi bir Türkiye'ye dogru döneriz. Bu dogru degildir. Eger bu çiftlikler üzerinden biz intansif tarim yapacaksak, bunun tabiî ki bilimsel bir sekilde yapilmasini saglamamiz lazim. Ama ayni sekilde kendi basina köylerde kirsal alanlarda bulunan insanlarin, tarim ve hayvanciliga katkisini artirarak sürdürmeliyiz" seklinde konustu.

Röportajimizin devaminda Prof. Dr. Numan Kurtulmus'a, 2008 yilindan bu yana dünyayi saran global krizin ivmesinin nasil bir seyir izleyecegini ve yakin gelecekte dünyayi nelerin bekledigini sorduk. Yaniti oldukça ayrintili ve insan odakli bir bakis açisiyla dolu olan Kurtulmus, sunlari kaydetti:

Krizin esas kaynagi 2. Dünya Savasi'nin sonrasi

"Åzu an dünyanin yasadigi bir kriz var. Bu sadece bir tek ülkeyle kisitli degil. Bu sadece Avrupa'nin da krizi degil, bütün dünyanin krizi. Dünya'nin birçok yerinde savaslar krizler ve degisik olayla söz konusu. Bütün ülkeleri ilgilendiren ve bütün alanlarda devam eden bu kriz, eger böyle sürerse bundan sonraki alanlari da etkiler (su krizi, enerji krizi vb) ve dünya bir krizler silsilesinin içine girer. Peki neden böyle oldu? Cevabi aslinda çok yalindir. Son 2 asirdir dünyayi yöneten modern bati dünyasi, bütün kurum ve kuruluslariyla dünyayi kendisine göre sekillendirdi ve bu sekillendirmeyi yaparken de zihniyet dünyasinin içerisinde paylasim, üretim, hakkaniyet, vefa ve dostluk yok. Yoksulun, geri kalmisin, muhtacin hukukunu gözetmek yok. Bu model içerisinde 2-3 asirdir hakim olan bir anlayis vardir: Güçlü olanin hakim olmasi. Mesela bugün dünya para politikalarini 2. Dünya Savasindan sonraki bir konferansla ön görmüslerdir. Yani Amerikan parasi hakim para ve bütün dünya buna göre sekillenmistir. Dünyadaki ekonomik ve ticari iliskileri Dünya Ticaret Örgütü üzerinden kurmuslardir. Kimin daha çok ticareti varsa, kimin daha çok sesi çikiyorsa, onun ön gördügü kurallar çerçevesinde ticaret olmustur. NATO dünyanin birçok yerinde gücü elinde bulundurmustur. Kimin daha çok silahi varsa dünyaya o hakim olmustur. BM'de niçin Amerika'nin Rusya'nin veto hakki var da, mesela niye Türkiye'nin Hindistan'in bu hakki yok? Çünkü Amerika, Rusya vs güçlüdür de o yüzden onlarin veto hakki vardir. Parasi, silahi, gücü, askeri olanin ekonomik kurum ve kuruluslara hakim oldugu bir dünyadan, zaten adalet, baris, insanlik çikmaz. Åzimdi dünya böyle bir noktaya geldi ve esas krizin kaynagi burasidir."

Dünya büyük bir evrilmeye gidiyor

Bunlara karsi adaleti, vicdani, insafi, insanligi savunan, 'önce insan' diyen bir medeniyete ihtiyaç oldugunu aktaran Kurtulmus; "Bu da bizim medeniyetimizdir. Ne piyasanin gücü, ne siyasetin gücü. Ne servetin gücü, ne devletin gücü. Insani esas alan, insani toplumsal hayatin merkezine koyan bir anlayisa ihtiyaç var. Dünya buraya dogru evrilecek. Biz de HAS parti olarak zaten parti programimizin da merkezinde, 'ne piyasa, ne siyasa önce insan' demisiz. Insanin muhteremligini, sayginligini, itibarini esas almayan hiçbir düzenin devam etmesi mümkün degildir. Kanaatimizce bugün dünya onun için böyle bir krizler sürecinin içine girdi. Bunun modern bati degerleri içerisinde kalarak çözümü mümkün degil. Çünkü bu degerlerden bu çikar. Åzimdi insanligi, hakkaniyeti esas alan yeni bir bakis açisina, yeni bir medeniyete ihtiyaç var" dedi.

Türkiye'de son günlerin en çok konusulan konusu olan 4+4+4 egitim sistemini Numan Kurtulmus bir kez daha gazetemiz için degerlendirdi ve su ifadelere yer verdi:

Egitim ihtiyaçlari planlamasi

"Türkiye'nin çok temel alanlarda reformlara ihtiyaci var. 'Bir iki maddesini degistirelim, rötus yapalim' degil. Köklü bir degisim. Mesela Türkiye'nin köklü bir yargi reformuna ihtiyaci var. Köklü bir saglik ve egitim reformuna ihtiyaci var. Bazen sorunlar gelir birikir birikir, bunlari çözmek için bir iki maddeyi degistirerek sonuç alamazsiniz. Reformun ana fikri ne olmalidir? Güçlü bireyleri yetistirmek. Yani 21. yy in dünyasinda rekabet edebilecek, kendisini ayakta tutabilecek bilgiye, beceriye, perspektife sahip olan, fikri hür, irfani hür, düsüncesi hür insanlara ihtiyacimiz var. Bunu yetistirecek bir egitim sistemi gerekiyor. Bunun için de devletin egitimde dayatmaci olmaktan çikmasi lazim. Yani egitimi insanlari bir tornadan geçirme araci olarak görürse bu yanlistir. Türkiye'de egitim insanlarin aklini, bilgisini vicdanini artiracak sekilde özgür bir egitim olmalidir. Bu ana perspektif içerisinde Türkiye'de egitim sisteminin degismesi gerekiyor. Ikinci sorumuzda su olmali. Bizim hangi vasiflarda, hangi miktarda elemanlara, hangi süre içerisinde, nerede, hangi alanlarda ihtiyacimiz var? Buna da egitim ihtiyaçlari planlamasi denir. Çünkü milli egitimin bu planlamasi yoktur. 'Benim su kadar ziraat mühendisine su kadar yillar arasinda ihtiyacim var' gibi. Bu planlamayi yapmamiz lazim. Sonra da egitim alaninda devlet, herkesi asgariden belli bir seviyeye egitimi garanti etmelidir."

Bu noktada politik düsünmemek lazim

Egitimin bir sosyal hak oldugunun altiniz çizen Kurtulmus; "Her insanin istedigi, diledigi bir egitimi almasi belli bir haktir. Bu hakki devlet saglamak zorundadir. Yani herkes için parasiz kaliteli bir egitimin olmasi zorunludur. Egitim sisteminde, ailelerin ve insanlarin istedigi sekilde, çocuklarini farkli alanlara yönelebilecekleri kadar esnek olmasini saglamak gereklidir. 4+4+4 ün temelinde esas bu mesele var. 8 yillik kesintisiz egitimin kaldiriliyor olmasi dogru. Kimisi Motor Meslek Lisesi'ne gitsin, dileyen Imam hatip Lisesi'ne, isteyen Güzel Sanatlar'a. Burada tercihi devlet degil, aileler ve çocuklar yapmalidir. Aslinda su anki durumda 8 yil bir ögrencinin ana iskeletinin olustugu ana döneme devlet baska kimseyi sokmuyor. Tabiî ki devlet herkese bir egitim verecek. Ama bunun kademeli esnek ve geçisken olmasi gerekir. Bakin bu 8 yillik kesintisiz egitimi, 28 Åzubatçilar bu memlekete dayattilar, bugün sanayinin ihtiyaci olan orta kademe eleman ihtiyacimiz ciddi boyutlarda. O yüzden köklü reformlara ihtiyaç var. Bunu yaparken de politik düsünmemek lazim. Çünkü politik düsünmek artik o ideolojik devlet algilarinin ve soguk savas devrinin eski kalintilaridir. Devlet bana asgari imkanlari saglayacak, sonra bana alternatifleri siralayacak. Bunlari yapabilirsek 4+4+4 tartismasi dogru bir noktaya gider. Buradan iyi bir reform çikabilir. Ama bunu yapmazlarsa, kavgalarla gürültülerle özellikle parlamento partileri bu süreci heba ederse Türkiye'ye yazik olur" cümlelerine imza atti.

Muhabirimizin, yeni anayasa ile ilgili düsüncelerini ve bu konudaki çalismalari nasil buldugu yönündeki sorusunu da Kurtulmus söyle yanitladi:

Parlamento hem tarihi bir firsatla, hem de tarihi bir riskle karsi karsiya

"Bu ülkenin topyekün bir anayasa degisikligine ihtiyaci var. Anayasada rötus yapmaya ihtiyaci yok. Birkaç maddeyi 'dostlar alisveriste görsün mukabilinde degistiririz' diye düsünüyorsalar hiç zahmet etmesinler. Millet bunu istemiyor. 2002, 2007, 2011 seçimlerinde ve 2010 referandumunda millet öyle bir irade ortaya koydu ki, iktidar partisine vermis oldugu bu kadar yogun destegin bir numarali gerekçesi yeni bir anayasa yapilmasidir. Dolayisiyla iktidar, milletin vermis oldugu bu talimati bos çeviremez. Ana muhalefet basta olmak üzere parlamentodaki diger partilerde akillarini baslarina almalilar. Eger onlarda bu süreçte anayasa yapim sürecinin önüne geçerlerse, oylari daha da çok geriler ve asagi gider. Kafa kafaya, el ele verilmesi lazim. Tabiî ki her partinin farkli fikirleri olabilir, bundan daha dogal bir sey yok. Zaten onun için siyaset ar. Ama siyaset kavgayi, meclis komisyonlarinda yumruklasmayi bogaz sikmayi degil, fikirler üzerinden tartismayi ve fikirler üzerinden 'benim partimin dedigi olsun'dan öte 'Türkiye'nin hayrina ne ise o olsun'u ortaya koymayi gerektirir. Ben bu parlamentonun bundan kaçamayacagi kanaatindeyim. Onun için biz HAS Parti olarak nasil bir anayasa istiyoruz bunu hazirladik, meclis baskanina takdim ettik. Biz arkadan itekleyecegiz önlerini açacagiz. Eger bu parlamento 2012'de anayasa yapmayi kaçirirsa, gerçekten tarihi bir vebal altina girer. Bu parlamentonun hem tarihi bir firsata sahip oldugunu, hem de tarihi bir vebal riskiyle karsi karsiya oldugunu söylemek istiyorum. Åzunu da çok net olarak ifade edeyim. Bu parlamento, anayasa yapmayi baska bir bahara tehir ederse, halk nezdinde mesruiyeti kalmaz."

Röportajimizin sonunda HAS Parti Genel Baskani Numan Kurtulmus'un kendi gözünden yarinin Türkiyesini anlatmasini istedik. Kendisi gazetemiz araciligiyla kamuoyuna sunlari anlatti:

Siyasetin 12 Eylül kayigindan inmesi lazim

"Biz zaten gündemin günlük polemiklerinin, o, insanlarin biraz hosuna giden ama aksamlari da televizyonlarda göründükten sonra ertesi güne hiçbir sey kalmayan, Türkiye'nin gelecegini insa etmeye yönelik bir tek tugla bile koymayan tartismalarini lüzumsuz görüyoruz. Bunun içinde söyledigimiz her sözü tartisarak, uzun sürede hazirlanarak önce yazili metinler haline getirip, ondan sonra kamuoyuyla paylasmaya gayret ediyoruz. Çünkü Türkiye'de bu sistemin bütünüyle degismesi lazim. Sistemin yanlisliklarinin bu halki artik tasimadigini düsünüyoruz. Zihnimizde yarin ki Türkiye söyle bir Türkiye: Gerçekten siyasal sisteminde kayitsiz sartsiz sadece halkin egemen oldugu,- sadece kagit üzerinde degil- her bir kösede söylenen bir tek siyasi sözün bile  kiymeti harbiyesinin oldugu, tam demokratik ileri bir Türkiye'nin kurulmasidir. Bunun için de Türkiye, önümüzdeki birkaç yil içerisinde Anayasa degisikligi basta olmak üzere siyasi parti yasasini, seçim yasasini, meclis iç tüzügünü bütünüyle degistirerek, 12 Eylül'ün ortaya koydugu bu sistemi terk etmelidir. Yillardir herkes '12 Eylül degisecek' diye söyler. Bir türlü degismez. Çünkü 12 Eylül'ün kayiginda oturularak bu sistem degistirilmez. Türkiye siyasetinin önce 12 Eylül kayigindan inmesi lazim. Bunun için bu demokratiklesme sürecini, yarinin Türkiyesini olusturacak en önemli unsur olarak düsünüyoruz. Gerçekten fikir özgürlüklerinin tam manasiyla saglandigi, herkesin yönetim ve karar süreçlerine katildigi, halkin siyasetin yegane egemeni oldugu bir Türkiye'yi yarinin Türkiye'sinin en önemli bir ayagi olarak görüyoruz. Ikinci alan da ekonomi alanidir. Insanlarin ürettikleri, is bulabildikleri, uluslar arasi alanlarda rekabet edebildigi bir Türkiye'dir. Özellikle yüksek teknolojilerde, ciddi sekilde rekabet edebilen bir Türkiye'dir. Ülkenin her alaninda, tarimda, sanayide çok yüksek teknolojilere, çok ileri noktalara geldigi bir Türkiye'dir. Bu mümkündür. Bunun programini da biz parti olarak söylüyoruz. Son olarak söyleyecegim, ç barisin saglanmasidir. Birilerinin gerilim alani olarak biraktigi alanlarin mutlaka ortadan kaldirilmasi lazim. Memlekette basta terör meselesi olmak üzere kürt meselesi de halledilmesidir. Bu ülkede herkesin, kim olursa olsun, 'evet bu sistemin sahibi benim. Bu ülkenin sahibi benim, bu vatan benim vatanimdir, ben de bu vatanin 72 milyonundan bir hissedariyim' diyebilecegi bir Türkiye kurmak. Bu da çok genis bir perspektifi gerektiriyor. Bu Türkiye'yi kuracagiz. Sorunlarinin çok agir oldugunu biliyorum. Ama bunlarin çözümünün de iyi niyetle yaklasildiginda kolay oldugunu biliyoruz."

Numan Kurtulmus konusmalarimizin sonunda gazetemiz ve Kirklar TV araciligiyla "Bütün Kirklarelili kardeslerime sevgi ve saygilarimi sunuyorum" ifadesinde bulundu. Röportajin ayrintilari Kirklar TV’de 

Yorum Yazın

Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol