Osmanlilar, Balkanlar’a hakim olduklarindan itibaren TUNA NEHRI Rumeli insani için efsane bir isim olmustur. Üstüne türküler yakilmis, insanlara isim olmustur. Romanyali ünlü yazar Panait Istrati onu anlatmistir. Türkçe’ye “Minka Abla” adi ile çevrilen kitabinin bir yerinde kendisini Tuna’nin koynuna atan Seret Deresi’nden ve Dere Agizi insanlarindan bahsederken Tuna’nin bu insanlara söyle seslendigini söyler:
“Hey ! Ancak yollar çaprazlasir, sular asla. Hele bir dere koca bir nehrin yolunu kesmeye nasil cür’et edermis”.
“Görüldügü gibi Tuna onlarin yolunu kesmis.”
Tuna, tarihte Osmanlilarin yolunu kestigi gibi, Persler’in de yolunu kesmistir. Tuna, Avrupa’nin kuzeyinden güneyine kadar uzayan yolu üstünde bütün derelerin, bütün akinlarin yolunu kesmistir. Bu efsane nehrin boyunda yasayan halklar yasamlarini Tuna ‘ya göre ayarlamislardir.
Bir Rumeli veya Anadolu insani olarak siz Tuna’yi nasil hayal edersiniz bilemem ama ben Tuna’yi hayal etmeden önce gördüm ve onun heybetli akisindan, genis yatagindan ürktüm. Deniz gibi, Istanbul Bogazi gibi bir görünüm yansittigini söylersem abartmis olmam.
Türkler ve Avrupalilar için “Tuna’nin Öteki Yakasi, Beriki Yakasi” diye bir degerlendirme, bir ifade vardir. Avrupali Hiristiyan “Tuna’nin Öteki Yakasi” dedigi zaman Türk Müslümanlarin yasadigi topraklari kasteder. “Beriki Yakasi” dediginde ise kendi yasadigi yerleri, bir baska anlamda Hiristiyanligi, Avrupaliligi anlatmis olur. Suraya gelmek istiyorum:
“Tuna nerede baslar, nerede biter? Sadece Almanya’nin sakli bir kösesinde dogup Karadeniz’e dökülen bir nehir midir yoksa Avrupa’yi bir bastan geçen ve her geçtigi ülkeye damgasini vuran o nehir kisacik adinda bütün Avrupa’nin tarihini mi barindirir?”
Bu soruyu biz sormuyoruz. Soruyu “TUNA BOYUNCA” adli kitabin yazari Claudio Magris soruyor ve ekliyor: “Tuna kadar söylencelere konu olan, yazarlari ve sairleri etkileyen, ülkelerin tarihinin bir parçasi olan baska bir nehir var midir?” Herhalde NIL için de bu soruyu sormak gerekir. Tuna olmasaydi. Avrupa kirli sularini, sanayi ve evsel atiklarini Karadeniz’e bosaltabilir miydi? Tuna, Karadeniz’e yilda 120-130 milyon ton atik getirip birakmaktadir. Çevreciler Karadeniz’in ölümünün bu denize akan nehirlerden olacagini söylemektedirler. Rusya’dan da Karadeniz’e bosalan nehirler vardir.
Türkler için Tuna artik anilarda, türkü ve sarkilarda kalmistir. Tuna’nin beri yakasi da bize yabanci olmustur. Alis’i artik Tuna boyunda gören yoktur. Biz oralarda bir tarihi birakmisizdir. Yugoslav yazar Ivo Andiriç ünlü kitabi “DRINA KÖPRÜSÜ”nde, Italyan yazar Claudio Magris “TUNA BOYUNCA” kitabinda Osmanli’yi anlatmislardir. Hiç degilse Osmanli’nin ugrunda yüzbinleri feda ettigi Tuna Boyu topraklarini dile getirmislerdir. Osman Pasa Türküsünde “Tuna Akmam” diyor ama Tuna hâlâ akiyor, etrafini yikip geçiyor. Tarih de bize bunu anlatiyor.
Bir nehrin, halklarin, insanlarin bu kadar hayatina girdigi görülmemistir. Bizim için TUNA bir özlemdir, bir tarihtir ve bir Avrupa hayalidir. Onu biz degil, Avrupalilarin “TANRI’NIN KIRBACI” dedikleri Hun Imparatoru Atilla, “SAVASIN TANRISI” dedikleri Napolyon geçmistir. Ancak Tuna’yi geçenler hep kaybetmislerdir. Kaybedenin kazandigi da görülmemistir. Tanri insanlara, halklara böyle bir çizgi çizmistir.
Ne diyeyim? Tuna boyunda tarihin meydana getirdigi gel-gitlerin anlatildigi bu yerlerin insanlarini, cografyasini, kültürünü okuyun derim.
Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol