Ramazan'ın en leziz sembolü

11 ayın sultanı Ramazan ayının ikinci haftasına girdiğimiz şu
günlerde, orucunu tutan Kırklarelili vatandaşın gözleri, Ramazan'ın sembolü olan "güllaç" tatlısını arar oldu

Bu yıl Ramazan ayının ülkemizde en uzun günlerin yaşandığı yaz dönemine rastlaması ve ilimizde oruç tutulan zamanın günde 17,5 saate kadar dayanmasıyla doğal olarak Kırklarelili'nin iftara daha bir iştahla hazırlanması kaçınılmaz oluyor. Gün içinde besin alımının uzun süre kısıtlanmasıyla ve bu sebepten vücuttaki kan şekerinin düşmesiyle birlikte oruç tutanlarda haliyle tatlı yeme ihtiyacı artıyor. Bu durumda akla ilk gelen tatlı ise elbette Ramazan'ın sembolü güllaç oluyor.
Geçmişi Osmanlı
Dönemi'ne kadar uzanıyor
Geleneksel Türk tatlılarından biri olan güllacın geçmişi Osmanlı dönemine kadar uzanıyor. 15. yüzyıl ortalarına kadar Osmanlı’da halk mısır nişastasından yufka açıp stoklar ve havayla temas halinde olduğu için kuruyan bu yufkaları süt ve şekerle ıslatıp yerdi. Zamanla içine gülsuyunun da eklenmesiyle ortaya “güllü aş” ismi verilen tatlı çıktı ve (tıpkı “sütlü aş”ın “sütlaç”a dönüşmesi gibi) ismi “güllaç” oldu.
Un, süt ve gül suyundan yapılan güllacın yapımı elbette maharet istiyor ancak son zamanlarda artık ev hanımları da hazır aldıkları güllaç yapraklarından kendi mutfaklarında güllaç yapmaya başladılar. Kırklarelili hanımlar da güllaç yapımına ilgi gösteriyor ki Kırklareli'ndeki marketlerde bolca satılan güllaç yaprakları kısa sürede tükeniyor.
Güllaç yaprakları, suyla karıştırılan mısır nişastası ve unun tavada pişirildikten sonra kurutulmasıyla elde ediliyor. İdeal yaprak ağırlığının 30-35 gram olması gerekiyor. Ağırlık artarsa güllaç lapalaşıyor, azalırsa kırılıyor.
Kullanıma hazır kuru güllaç yapraklarının iki yılda tüketilmesi gerekiyor. Ancak havadar olan, fazla güneş ışığı almayan, rutubetsiz ortamlarda bu yapraklar 10 yıl saklanabiliyor.
Şekerle kaynatılan sütün ılıdıktan sonra beyaz yapraklar üzerine teker teker dökülmesi ve orta katına ceviz, badem, fındık gibi yemişler yerleştirilmesiyle bildiğimiz güllaç tatlısı ortaya çıkıyor. Gülsuyu değilse de nar ilave edilmesi bir Osmanlı geleneği olarak devam ediyor.
Bağışıklık sistemini güçlendiriyor
Uzmanlar, güllaç tatlısının sağlıklı bir besin olarak Ramazan ayında iftarda rahatlıkla yenilebileceğini dile getiriyor. Nitekim, içerdiği protein, B ve E vitaminleri nedeniyle güllacın bağışıklık sistemini kuvvetlendirdiğini, bu vitaminlerin sakinleştirici ve stresi azaltıcı etkileri olduğunu, oruçtan ötürü düşen kan şekerinin normal seviyesine gelmesine yardımcı olduğunu ifade ediyorlar. Ramazan deyince ilk akla gelen tatlı olan güllaç, sütlü olduğundan iftardan sonra rahatlıkla yenebilecek, hazmı kolay ve hafif bir tatlı olmakla hem vücuda zararı olmayan, hem de geleneklerimizi yaşatmak adına Ramazan ayında soframızdan eksik etmememiz gereken bir tatlı olarak Kırklarelili'nin damak zevkine hitap edercesine Ramazan boyunca vitrinleri süslemeye devam edecek.

Yorum Yazın

Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol