Kaç yıl oldu bilmiyorum. Anadolu Üniversitesi Açık Öğretim Fakültesi Kırklareli İl Temsilcisi Öğretim Görevlisi Münür Saygın ile başlayan sabah sohbetlerimiz devam ediyor. Bu sohbetlere zaman zaman ilgi duyanlar da katılıyorlar. Fakat hemen söyleyeyim bu sohbetler zannetmeyin ki dereden tepeden konuşmalar biçiminde oluyor, onu söyleyeyim entelektüel düzeyde bilgi yüklü, kültür kökenli, sosyal yararlı nitelikte olmaktadır. Örneğin bu konuşmalar yazıyı yazdığım Perşembe Günü Demirköy Kaymakamı Köprülü Hamdi Bey'in milli mücadeledeki kahramanlığını konuştuk. Daha sonra Edirne Orman İşletme Müdürlüğünün DEĞİRMENDERE CEVİZ AĞACI PROJESİ'ne değinerek Münür Saygın'ın da öteden beri böyle bir proje üzerinde düşünmüş olduğunu değerlendirdik, Münür Saygın'ın mülküyetinde cevizlik yapabileceği epey yerleri vardır. Biliyoruz ki Münür Saygın TEMA Başkan Yardımcısıdır ve Çevrecidir.
Ben Poyralılıyım. Köyün Güney ve Kuzeyinde bulunan Dereboyu bahçe ve tarlalarında ceviz ağaçları vardı. Sonbahar geldiğinde köylü ceviz ağaçlarından çuvallar dolusu ceviz toplardı. Köy halkının yedikleri arasında CEVİZ-EKMEK de yer alırdı. Ancak bu cevizlikler zaman içerisinde kayboldu. Yaşlanmış ceviz ağaçları mobilya imalatçıları tarafından ucuz fiyatlarla alınarak mobilya yapılmak üzere kesildiler. Bir ismi MEYVE BAHÇESİ anlamına gelen Kırklareli’de halk zengin cevizliklerini böyle kaybetti. Kırklareli'nin tarihsel bağcılığı da böyle yok oldu. Bence bunun birkaç nedeninden biri halk meyveciliğin ekonomik ağırlığını bilmiyordu. Meyveyi pazara götürmek, sebze yetiştirmek bizim insanımız için Cumhuriyetin ilanından sonra ekonomik gelir kaynağı olmuştur. Cumhuriyet öncesi ve hatta Cumhuriyet sonrası yıllarda bile köylü ambara koyduğu ekinden, kümesteki tavuklardan sattıkları ile geçinirdi. Yumurta para yerine geçerdi. Yumurta ile bakkallardan gaz, tuz, kibrit, sigara alınabilirdi.
Cumhuriyet Türk insanına ekonomiyi öğretti ve öğretmeye de devam ediyor. Halkımızın büyük çoğunluğu henüz ekonomik hesabın içinde değildir. Fakat son yıllarda meydana gelen uyanış, yaşanan sıkıntılar, yosulluk ve fakirlik halka BÜYÜK DÜŞÜNME gereğini hatırlattı. Niye ekin tarlaları gibi domates, biber, patlıcan, 10-15 dönüm bağ, 10-15 dönüm meyvelik olmasın. Dünyanın bizden yukarısı yani Kuzeyi meyvesiz yeşilliktir. Bu corafya bölgesinde yaşayanlar meyve, yemiş ihtiyaçlarını Türkiye gibi dünyanın Güney ülkelinden karşılamaktadırlar. Türkiye de bu gerçeği görmüş yüzlerce dönüm bağcılığı, meyveciliği, orman gibi ceviz ağaçlarının bulunduğu kırları düşünmeye başlamıştır. Aziz dostum Münür Saygın da bunlar içindedir. Tarlalarını MEYVE BAHÇELERİ haline getirmek istemektedir. ''ÜRETKEN DÜŞÜNCE'' diyenler Münür Saygın gibi yapıcı düşünenlerdir. Eğitimciler yetişen kuşaklara ''BÜYÜK DÜŞÜNMEYİ, HAYAL KURMAYI'' öğretin diyorlar. Yeni şeyler işitmek pek hoşumuza gitmiyor ama yeni şeyler bizi değiştirecek olan şeylerdir. DEĞİŞMEMİZ lazımdır. Türkiye değişmeyi geciktirdikçe kaybediyor. Türkiye aklını, düşüncesini üretime, DEĞİŞİME yatırmak zorundadır. Ülke zenginleşecekse, halka refah gelecekse AKIL YOLU'ndan , DEĞİŞİM'den, BÜYÜK DÜŞÜNMEK'ten gelecektir. Mustafa Kemal bunu söylüyor. Peygamber ''Bir gününüz öbür gününüze benzemesin'' diyor. Biraz da söylenenlere kulak versek, biraz olaylar üzerine kafa yorsak, biraz da okusak, tartışsak, Peygamberimizin dediği MEŞVERET yapsak nasıl olur acaba? Kırklareli Vali Yardımcısı Sayın Tahir Demir'in bir şiirindeki dörtlük sanki bu tür konuşmaların, sohbetlerin, tartışmaların yapıldığı yerler içindir. O şiir dörtlüğünü buraya alıyorum:
''Karanlıklar kovulmuş, sabahtır burası.
Gözün gönlün açılır, ferahtır burası.
Hep bilim, sanat, kültür üzere sohbetler,
Farkındayız, kutlu bir dergahtır burası.''
Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol