19 ismi olan tarihsel bir BAĞ KASABASI'nda, bugün itibariyle Hardaliye'nin yurdunda oturuyoruz. Ancak o tarihi bağcılıktan, o büyük salkımlı üzümlerden fazla bir şey görünmüyor. Savaşlar, ihmaller, hastalıklar bağcılığı bitirmiştir. Fakat Kırklareli o tarihte kalan bağcılığı, yaptığı şarap ve sirke ile anılmaktadır. Birçok isimle tarihe geçen Kırklareli'nin bağcılığını ayrıntıları ile anlatanlar ne yazık ki bu şehrin yazarları değildir. Bağcılığın beraberinde getirdiği sosyal ve ekonomik hayattan söz eden de yoktur. Bugün halkın anlattığı bağcılık geçmişte kalan bağcılıktır. Onun hikayesi bazı yabancı yazarların kitaplarında yer almıştır. Örneğin, Türk basınının ünlü kalemi rahmetli Burhan Felek Hardaliyeyi anlata anlata bitiremiyor. Avrupalı seyyahlar ve bu arada bizim Evliya Çelebimiz bizzat gördükleri Kırklareli bağlarını bir ormana benzetmektedirler. Tıpkı Kırklareli ormanlarının yazın deniz serinliği verdiğini yazdıkları gibi.
Tabii Kırklareli'nin EFSANE BAĞCILIĞI geride kalmış, bugün onu canlandırmak için yoğun çalışmalar yapılmaktadır. Kırklareli bağcılığına yabancılar da el atmış bulunmaktadır. Öyle tahmin ediliyor ki önümüzdeki yıllarda Kırklareli'nin YENİ BAĞCILIK'ı bir patlama yapacaktır. Sonucun böyle olacağından kimsenin şüphesi yok. Fakat ne var ki geçmişte olduğu gibi BAĞ ŞEHRİ’nde yaşayanlar şarap içmiyorlar. Geçmişte Kırklareli Şarabı'nı Avrupa içmiş, Rumlar, Bulgarlar içmiş. Şarap içenler biliyorlar ki, Şarap bir ince uygarlığın ifadesidir. Şarabı kültür sosyete insanları daha fazla içiyorlar. Mustafa Kemal Atatürk bu durumu görmüş, bir akşam ÇANKAYA'ya arkadaşlarını eşleri ile davet etmiş, akşam yemeği vermiştir. Onun sofrasında rakı içmeye alışmış arkadaşlarından biri sağ ve sola baktıktan sonra sofrada şarap olmadığını söyleyince Mustafa Kemal, siz hanımların bulunduğu sofralarda rakı değil şarap içilir. Bu bir uygarlık dersidir. Şarap hanımların içkisi değil uygarlığın içkisidir. Kırklareli elbet bir gün bu noktaya gelecektir. Hardaliye gibi şarabı da içecek, daha uygar bir toplum olacaktır. Bağcılık ağır bir işçiliktir. Fakat buna karşılık ekonomik getirisi yüksektir. Bağcılığın getirisinden şimdiye kadar şikayet eden görülmemiştir. Tabii bütün canlılar ve bitkiler gibi bağların da hastalığı vardır.
Dünyada Fransa'nın bağcılığı, imal ettiği şarap meşhurdur. Bağcılık Fransa ekonomisine o kadar yüksek katkı sağlamaktadır ki işin önemine binaen ŞARAP BAKANLIĞI kurulmuştur. Alman birasının Anayasası olduğu gibi Fransız şarabının da Anayasası olduğu söylenir. Adamlar bağcılığa bu Fransız bağcılığının ve şarabının da Anayasası olduğu söylenir. Bu yüzden şarabın kalitesi korunmaktadır. Oysa Fransa Osmanlı'nın son yıllarına kadar şarabı, şaraplık üzümü Türkiye'den alırdı. Bağ bozumu zamanında Türkiye'ye Kırklareli'ne üzüm ve şarap uzmanları Kırklareli'ne gelir, şaraplık üzümleri tespit eder, Fransa'ya sevk ederlerdi.
Bağcılık tarihinde yeri olan Türk Bağcılığı'nı tarihteki yerine oturtmak için devletin bağcılığı teşvik ve destek sağlaması faydalı bir politika olur. Türk halkının kalkınmasına ve yararına fayda sağlayacağı kesin olarak bilinen girişimler destek görmelidir.
Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol