Poyralı Köyü'nde Hacıoğlu Mehmet KARAÇAM anlatırdı. İki oğlundan biri Çanakkale'de, biri de Sarıkamış'ta şehit olmuşlardı. Çanakkale'de şehit olan oğlunun niçin şehit olduğunu bilirdi de Sarıkamış'ta donarak ölen oğlunun kimin için kışta kıyamette oralara götürüldüğünü ve öldüğünü bilmezdi. Yalnız Poyralılı Hacı Mehmet Ağa değil, Türkiye'de 90 bin aile oğullarının niçin donarak öldüklerini merak edip durmuşlardır.
Hacı oğlu Mehmet Ağa geride kalan 6 aylık torunu Hüseyin Karaçam'ı kendi üzerine yazdırıp okuttuktan sonra Dr. çıkmasını sağlamıştır ama babasının Sarıkamış'ta 90 bin askerle donarak öldüğünü, kuşa kurda yem olup KAYIPLAR LİSTESİ'ne geçtiğini öğrenmiştir.
Sarıkamış'ta donarak ölen 90 bin askerin hikayesini bu savaşa katılıp da donmaktan kurtulan Kırklareli'nin Ürünlü Köyü'nden Selim Türkoğlu'nun 1967 yılında öğretmenken kendisinden öğrendim. Bu faciayı, bu cinayeti ağlayarak anlatmıştı. Allahuekber Dağları'nda bele kadar karın içinde eksi 20 derece soğuğun altında olan bu yere 100 bin askeri yığmanın mantığı amacı elbette ki Ruslar ile savaşmaktı. Savaşmak kimin içindi? Ruslar ile savaşan Almanlara yardım içindi. Onlarla silah arkadaşlığımız vardı. Osmanlı ordusunu onlar eğitiyor, onlar silahlandırıyorlardı. Fakat ne var ki Sarıkamış'ta asker açtı, giyinik değildi, Yemen'den gelenler yazlık giysilerle gelmişlerdi, Tifüs salgın halindeydi. Harbiye Bakan Vekili Naciye Sultan'ın sevgili eşi İttihat ve Terakki kadrosunun öncü adamı Almancı Enver Paşa askeri bu halde bırakarak İstanbul'a dönmüştür.
Rahmetli Selim Türkoğlu, soğuk, kar ve kışta cephenin diğer olumsuz şartları altında dağların aç kurtlarına yem olduklarını söylüyor ve şunları ekliyordu:
"Donarak ölen askerin ayağında postal varsa onları saymak mümkün oluyordu. Çünkü askerin postalı içinde sadece ayakları kalıyordu. Gövdeyi kurtlar yiyip bitiriyordu. Açlık, hastalık, soğuk ve kar kısa sürede askerin kitlesel olarak ölümüne sebep oluyordu. Sarıkamış'ta askerin on binlercesi ölüp gitmişti. Savaş cinayete dönüşmüştü. Birliğimi, arkadaşlarımı rahmetle anıyorum. Bir HİÇ uğruna öldüler."
1915 yıllarında Sarıkamış'ta askerler şehit ve kayıp listesinde iken Enver Paşa tarihlerde Hürriyet Kahramanı idi. Sarıkamış'tan çocuklarının dönmesini bekliyorlardı. Poyralılı Hacıoğlu Mehmet Karaçam torununu büyüttü, okuttu, doktor yaptı. Ama Sarıkamış'ta şehit düşenlerin, kurda kuşa yem olanların çocukları aynı şansa sahip değildiler… Çanakkale'de, Yemen Çölleri'nde, Allahuekber Dağları'nda, Galiçya'da ölenlerden birkaç yıl sonra yani 1920'li yıllarda Milli Mücadele için Anadolu'yu dolaşan Mareşal Fevzi Çakmak'ın Mustafa Kemal'e yazdığı raporda, saçak altlarında aç ve perişan vaziyette kurtarılmayı bekleyen çocuklardan söz edecek. 1920'de Milli Mücadele ortamında savaş artığı bir milyona yakın kimsesiz çocuklar sorunu ortaya çıkacaktır. Mustafa Kemal Atatürk sorunun çözümü için Kırklareli Milletvekili Dr. Fuat Umay'ı görevlendirecektir. Sonuçta ÇOCUK ESİRGEME KURUMU doğacaktır. Soyadı Kanunu çıktığında da Mustafa Kemal, Fuat Umay'a "ÇOCUKLARI KORUYAN RUH" anlamında UMAY soyadını verecektir.
Tarih masal değildir. Tarih ders almak içindir. Pahalıya mâl olmuş bir vatanın faturası okunmak içindir. Osmanlı'nın son 40 yılında 5 savaş yapmış, topraklarına oluk gibi kan akıtmış, sonunda Anadolu ve Trakya'yı kurtarabilmiş bir ülkenin halkı her zaman unutkan değildir. Vatanını hatırladığı zaman hesap sorar. Halk her zaman samimi de değildir. O alkışladığı zaman samimidir. Onun dışında aklında kuşkulu düşünceler vardır.
Nasil bir istir dedemin babasi sarikamista sehit oldu ismini biyerde bulamadik