SARIKAMIŞ FACİASINDAN SONRA CEPHELERİ DOLAŞAN MUSTAFA KEMAL'İN RAPORU

Tarihin bir "FELAKET" olarak vasıflandırdığı "SARIKAMIŞ" konusunda Dr. STEPHAN RONART'ın yazdığı " BUGÜNKÜ TÜRKİYE" adlı kitabından 2-3 sayı sürecek bir alıntı ile okuyucularımı bilgilendirmek istedim. Sarıkamış Faciası'na ilişkin yeni bilgiler bulacaklar sanıyorum. Hiç değilse bu vesile ile bilgilerini hatırlamış olacaklardır. Kitaptan alıntı yapacağım sayfaların başlığı "KEMAL ATATÜRK" adını taşımaktadır. Kitap 1937 yılında yazılıp basıldığı için yazar Mustafa Kemal'in soyadını kullanmıştır. Buyurun okuyun:ONUN ADI MUSTAFA KEMAL ATATÜRK:
"1914 Ağustosu idi. Sarajova'da patlayan bomba dünyayı ateşe salmıştı. Türkiye, erkence kendi menfaati bakımından çok yangın ortasına atılmıştı. (Yazar Birinci Dünya Savaşı'nın başlangıcını anlatıyor.) Mısır'da büyük bir ordu toplamış, en yeni gemiler, en muntazam alaylar, Gelibolu üzerinden, her ne pahasına olursa olsun İstanbul yolunu açmaya koyulmuştu. Türkiye için varlık yokluk davasının son hükmü Gelibolu kayalıklarının yamaçlarında belli olacaktı. Şu vardı ki müdafaa vasıtalarının çoğu kağıt üstünde de mevcuttu. Oraya genç bir Türk tümen kumandanı olarak gelmişti. Bu tümen birkaç hafta sonra bütün ordunun gözbebeği sayılan tümenlerden biri olmuştu. İngilizler'in karaya çıkışı bu tümenin kanat gerdiği yamaçlarda başlamıştı. O, düşmanı karşılamış, önlemiş, düşmanın üstün kuvvetine rağmen bu yamaçlara mıhlamıştı. O, şayet o zaman bir adım gerilemiş olsaydı Gelibolu, İstanbul ve bütün savaş kaybedilmiş olacaktı. Devamlı taze kuvvetler alan, boyna ağı topçu yardımı gören koskoca Kiçner ordusu ile saldırı saldırı üstüne, hücum hücum üstüne savaşılmıştı. Gece gündüz boğaz boğaza, bıçak bıçağa, siper muharebeleri sürmüştü. Ve bir tümenin yerine artık cephenin bütününü savunuyordu. Cephenin bütün kumandası onun elindeydi. En şiddetli yaylım ateşi ortasında matematiksel bir doğruluk, bir incelik, şaşmazlık ya siperde ya bir kaya arkasında sakınarak önlemlerini ve mevzilerini alıyordu. Topçu kumandanının beceremediği her topu bizzat hedefine doğrultuyordu. En son ve kesin hücumlarda birliklerinin başına geçiyordu. Cayır cayır yakan güneş altında kızgın taş kırıntıları ile karışık tozlar ve dumanlar ortasında her kıtanın başında dolaşıyordu. Kendisi susuz ve uykusuz kaldığı, yorgun ve bitkin düştüğü halde hep askerlerine yiyecek içecek ve mola vermeye bakıyordu. Cephenin her taşını, her deliğini, her takımın mevziini, siperini, maiyetinin teker teker kabiliyetini ve zaafını tanıyordu. En ağır top güllerinin sağnakları altında verdiği kararlarda, yaptığı teşebbüslerde demir gibi sağlam ve telaşsızdı. O, askerleri ile beraber duruyor, askerleri ile beraber yaşıyordu. Onların dostu, babası ve tapındıkları kuvvetti. O, vaktiyle Gelibolu'yu, Türkiye'yi, İngiliz zaferine kıl payı kalmışken kurtarmıştı. ONUN ADI MUSTAFA KEMAL'di.

Yorum Yazın

Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol