Hayırlı Cumalar sevgili okuyucular.
Şunu unutmamak lazım ki; dünyadaki pek çok rezaletlikler, cinayetler, kavgalar; kısacası bütün fenalıklar, iffetsizlikten, hayâsızlıktan meydana gelmektedir. İnsanların pek çoğu, iffetsizliğin, utanmazlığın kötülüklerini bildikleri hâlde, kendilerini bu yollara sapmaktan alıkoyamaz. Bu kuvvetli duygu karşısında, elbette insanları alıkoyacak çareler vardır. Bu; terbiye ve ahlak meselesidir... Allah'tan korkan bir insan iffetsiz olamaz. O hâlde, çocuklarımıza Allah korkusunu öğretmeye çalışmak, bizim için en başta gelen görevimiz oluyor...
Günümüzde, iffetsizlik tehlikeli boyutlara ulaşmıştır! İffeti muhafaza için, gençleri zamanında evlendirmeli, bu güzel hasleti zedeleyecek yerlerden uzak durmalıdır.
Resulullah efendimiz buyurdu ki: (Bir kızın küfvünü [dengini] bulunca, hemen evlendiriniz!) [Tirmizi]
Görülüyor ki, kızı küfvüne, yani dengine vermek gerekir. Küfv, erkeğin soyda, malda, din işlerinde ve şerefte kadına uygun olması demektir. Erkeğin, yalnız zengin olmasını, ev-araba sahibi olmasını isteyenler, kızlarını felakete sürüklemiş, Cehenneme atmış olurlar...
Her zaman her yerde edepli, hayâlı olmaya çalışmalıdır! Hadis-i şerifte, (Hayâsızlık insanı küfre düşürür) buyuruldu. Hayâ, bir binayı tutan direk gibidir. Direksiz binanın durması kolay olmadığı gibi, hayâsız kimsenin de imanını muhafaza etmesi zordur.
Hazret-i Ebu Bekir, "Hayâsız insan, halk içinde çıplak oturan gibidir" buyurdu. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Hayâ, iffet, dile hakimiyet ve akıl, imandandır. Böyle kimselerin ahiret arzusu çoğalır, dünya hırsı azalır. Cimrilik, müstehcenlik, çirkin sözlülük, hayâsızlıktan, nifaktan ileri gelir. Böylelerinde dünya hırsı çoğalır, ahiret arzusu azalır.) [Beyheki]
Bir gün Hazret-i Lokman Hakîm'e oğlu sordu:
"Babacığım bir insan için en hayırlı haslet nedir?" "Dindir." "Ya iki haslet olsa?" "Din ve maldır." "Üç haslet olsa?" "Din, mal ve hayâdır." "Dört olsa? "Din, mal, hayâ ve güzel ahlâktır." "Ya beş haslet olsa?" "Din, mal, hayâ, güzel ahlâk ve cömertliktir." "Altı olsa?" "Oğlum, bir insanda bu beş haslet toplanırsa, o insan Allahü tealanın kendisine yakın kıldığı kullarından olup, şeytan bundan kaçar. Bir insan için bunlar kafidir..."
Büyük İslâm âlimi Hüseyin Hilmi bin Saîd hazretleri buyurdu ki: "Âdem aleyhisselamdan Muhammed aleyhisselama kadar, bütün peygamberler ümmetlerine şu nasihati yapmıştır: Eğer sen utanmıyorsan, her şeyi yaparsın!”...
***
Bir annenin gelinlik kızına
nasihati!
"Evinin mallarını ve eşyasını iyi koru! Mal ve eşyayı koruman, senin iyi iş bildiğini gösterir. Yaptığın işleri, iyilikleri başa kakma! Başa kakarsan, iyilik, fayda yerine zarar getirir."
Genelde kız çocukları annelerini örnek alırlar. Bu bakımdan anneler, her hâl ve hareketleriyle onlara örnek olmalıdır. Bugün; asırlar önce yaşamış ve asil bir aileye mensup Ümame Hanım'ın, gelinlik çağındaki kızına yazdığı mektubunu sunuyoruz:
Yavrum! Şimdi sana kırk yıllık evliliğimin tecrübelerine dayanarak bazı nasihatlerde bulunacağım. Bu tavsiyelerimi iyice öğrenip, icap ettirdiği şekilde hareket edersen, hayatın boyunca rahat edersin. Kocanla aranız hiçbir zaman bozulmaz...
*Kanaatkâr ol! Yani, kocan tarafından getirilen yiyecek ve giyecek her şeyi memnuniyetle kabul et! Çünkü, kanaat, kalbi huzura kavuşturur.
*Söylenenleri daima iyi dinle ve her zaman kocanın meşru emirlerine itaat üzere bulun! Kocana itiraz etme! İtirazcı, inatçı kimseler sevilmez.
*Evin her zaman, muntazam ve düzenli olsun! Evinin dağınık olmamasına itina ve ihtimam göster! Beyinin gözüne çirkin, düzensiz bir şeyin ilişmesinden sakın! Dış görünüş içe, kalbe de tesir eder.
*Eşinin yemek saati ile uyku saatine dikkat etmelisin! Yemeğini âdeti nasılsa, ona göre hazırlamalısın. Vaktinde uyumanız için işlerini zamanında bitir. Çünkü açlık insanı huysuz eder.
*Evinin mallarını ve eşyasını iyi koru! Mal ve eşyayı koruman, senin iyi iş bildiğini gösterir. Yaptığın işleri, iyilikleri başa kakma! Başa kakarsan, iyilik, fayda yerine zarar getirir.
*Eşinin yakınlarına güzel muamelede bulun! Güzel muamelede bulun ki, o da senin yakınlarına iyi davransın. Gülü seven dikenine de katlanmalıdır.
*Kocanın sırlarını hiç kimseye söyleme! Karı-koca arasındaki sırlar kabre beraberlerinde gömülmeli.
*Eşine hürmette, emirlerini yerine getirmede kusur etmemelisin! Sözlerinin aksini söyleyerek, ona karşı gelmemelisin! Eğer karşı gelir, isyan edersen, kızıp öfkelenmesine, hatta düşmanca hareket etmesine sebep olursun. Evde huzurun olması için, mutlaka son sözü bir kişi söylemeli. Aksi takdirde, sıkıntı olur.
*Kocana ne kadar hürmet ve tazimde bulunursan, kendini ona o kadar çok sevdirirsin. Rızasına ne derece uygun hareket edersen, o nisbette sevgisini kazanırsın. Aranızdaki problemleri kendiniz hâlledin! Sakın bunları, bize veya başkasına taşıma!
*Kocandan, almakta zorlanacağı, gücünün yetmeyeceği şeyleri isteme! Bu hem senin, hem de onun helâk olmasına sebep olur.
*Kadının güzel huylusu, saliha olanı, eşine cennet nimetidir. Kötüsü, şerlisi de cehennem azabından sayılır. Sen kocana cennet nimeti ol!..
Beş vakit namaz kılmamanın günahı
Sual:
Namaz kılmak ibadet yani sevap olduğuna göre, sevabı her gün işlemek yerine, müsait olduğum zamanlar veya emekli olunca kılsam ne mahzuru vardır? Orucu da, her yıl belli ayda değil, emekli olunca hepsini tutsam ne mahzuru olur? Sonuçta bunların hesabını ben vereceğime göre, sevap işlemeyi geciktirmem veya hiç işlememem niye günah oluyor ki?
CEVAP:
Namaz kılmayan çok kimse, namaz kılmayı, sadece sevab zannediyor. Namaz kılmamak, en büyük günahlardan biridir. İçki içmekten de daha büyük günahtır.
Emekli olunca, namazların ve oruçların kazalarını ödese bile, geciktirdiği için haram işlemiş olur. Bir de, bir ibadeti zamanında yapmakla, kazasını ödemek arasında sevap bakımından dağlar kadar fark vardır.
Bir hadis-i şerif meali:
(Ramazanda bir gün oruç tutmayan, onun yerine bütün yıl oruç tutsa, Ramazandaki o bir günkü sevaba kavuşamaz.) [Tirmizî]
Namaz da oruç gibi vakitli ibadettir. Vaktinde kılmak gerekir. Bir vakit namazı kazaya bırakmak, çok büyük günahtır. Kaza edilse bile günahı affolmaz. Ayrıca tevbe etmek gerekir.
Emekli olacağı ve emekli olunca kaza etme imkânı olacağı garanti olsa bile, emekli iken kazalarını ödeyebilen, sadece farz borcundan kurtulur, ama namazdan ve oruçtan hâsıl olacak büyük sevaba kavuşamaz. Farzı geciktirme cezası da affolmaz. Kurban kesmeyip kazasını yapan, yani değerini sonra veren kimse de, sadece azaptan kurtulur, kurban kesme sevabına kavuşamaz.
Namazı, kazaya bırakmak büyük günah olduğu gibi, kazasını geciktirmek de büyük günahtır. Bu büyük günah, kaza kılacak kadar zaman geçince, bir misli artar. Kaza etmeyi geciktirince de, tevbe etmek farz olur.
(Hesabını ben vereceğim) demek de çok yanlıştır. Hiç namaz kılmayan hatta iman etmeyen kimse de, (Nasıl olsa hesabını ben vereceğim) diyebilir. İçki içen de, diğer günahları yapan da, oruç tutmayan da aynı şeyi söyleyebilir. Neticede zararı kendine olur. Allahü teâlânın emirlerini zamanında yapmak ve yasak ettiklerinden de, her zaman kaçmak gerekir.
mustafaruzgar22@hotmail.com
Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol