SOKAK EYLEMLERİ KİME HİZMET EDİYOR???

Gezi, duran adam, boyama, sıcak Eylül, sıcak sonbahar olacak derken mevsimin sıcak ve kurağına sokak eylemlerinin sıcaklığı eklendi. Sonra da bunun adı gençlerin masum özgürlük isteği olacak... Kimseye zararı olmayan demokratik eylemler olduğu sürece saygı göstermek zorundayız da ne olursa olsun bunca eylemin gerçekten haklı sebebi, mantıklı hedefi, ulaşacak merkezi olmalı atılan taş ürkütülen kurbağaya değmeli. Kim bilir belki de bahane aramadan direkt eylem yapsalar daha mantıklı olacak ama toplum mühendisleri kitleleri harekete geçirmenin formüllerini her dönemde deniyor. Malûm; dini, milli, etnik herkes kendi kutsalını en kararlı şekilde savunur. Ağaçlar, yol, yıl dönümü vs. sebeplerle özellikle gençleri insanları sokaklara dökmeye, meydanları savaş alanına çevirmeye devam ediliyor. Kurt kuzuyu yemeye karar vermiş bir kere, bahaneler bulunur. Peki kim döküyor bu gençleri sokaklara?
 Bu soru bana ait değil, soruyu Hatay'daki olaylar sırasında binadan düşerek ölen ve ölümü üzerinden birçok provokasyonlar yapılan Ahmet adlı gencin babası soruyor ve evlâdını kaybetmiş bir babadan beklenemeyecek metanetle ekliyor; biz bu gün kimseyi sevindirmeyeceğiz, Hatay'da on küsur medeniyet birlikte yaşamaya devam edeceğiz... Yine Hatay'da Gezi eylemleri sırasında ölen bir gencin sosyal medyada o zamanki son mesajı: Günlerdir uyku uyumadım, enerji içecekleri, ağrı kesicilerle ayakta duruyorum, belki de öleceğim devrim uğruna. Lânet olsun sizin devriminize. Yapılan eylemlerin bir amaca hizmet etmesi gerektir. Ne dinimize, devletimize, milletimize, ülkemize ne de genel anlamda insanlığa hizmet etmedikleri belli. Peki o zaman kime hizmet ediyor sokak eylemleri?     
 Bırakalım asla geri gelmeyecek canları sakatlanmaları, direkt yakıp yıkılan kırıp dökülen, dolaylı olarak ekonomi, turizm vb. ülke ekonomisine milyarlarca liralık zararlarını, bizim ilimizde modern şekilde yapılanlar kime ne kazandırdı. Rahmetli babam anlatırdı: Şimdi baraj suları altında kalan eski Kırklareli - Tırnova yolu kazma kürek yapılırken bölgenin çok sert granit kayalıklardan oluşması nedeniyle bu yol olmaz diye padişaha haber gider, cevap müthiştir; herkes günlük kazandığı para büyüklüğünde taş parçası kopartabiliyorsa bu yol olur. Ve o yol 1995 yılında bir kısmı baraj suları altında kalana kadar ilimizi Avrupa'ya bağlayan yol olarak hizmet verdi. Yine eskiden yol vergisi varmış, vergi borcu olanlar yolda tespit edildiğinde alıkonur, borcu miktarınca yol yapım ve onarımında çalıştırılırmış. Şimdi bir düşünelim; ülke genelinde yapılan boya eylemlerinde harcanan emekle, parayla kaç tane yol, okul inşaatı onarımı yapılır, kaç tane hasta sakat insan tedavi ettirilebilir, en önemlisi kaç çocuğumuzun eğitim yaşamı boyunca barınma, giyim kuşam, burs, eğitim vb. tüm ihtiyaçları giderilebilir, fırçanız zeval görmesin...
Kargaya yavrusu kuzgun görünürmüş. Kibar dille yellenmek, tıp dilinde gaz çıkarmak insan bedeninin en doğal ihtiyaçlarından biri aslında. Bazı kültürlerde toplum içinde yapılması hiç te yadırganmazken bizde büyük ayıp sayılır. Çok özel durumlar hariç insanın kendi çıkardığı gaz kokusu kendini rahatsız etmez, ya başkasının ki? Hiç şüphesiz ki hemen herkes yaptığı işi kendince doğru güzel bulduğu için yapar ancak asıl önemli olan; ya çıkardığımız gazın başkalarını rahatsız edebileceğini düşünmek ya da başkalarının çıkardığı gaza tahammül edebilmeyi öğrenmektir. Gelecekte özgürlüğünün kısıtlanacağından korktuğunu söyleyenlerin geçmişte dolaylı ya da gizli yapılan, bu gün açıkça başkalarının eğitim hakkını engelleme çalışmaları son derece yanlıştır.  
Masum bir demokratik tepki olarak başlayan (en azından görüntü öyleydi) Gezi eylemleri, araya önce siyasilerin, sonra provokatörlerin girmesiyle çığrından çıkmış akıl almaz boyutlara ulaşmıştı. Masumane gibi görünen sebeplerle başlayan boyama eylemleri de araya siyasiler girince sanki halkın gözünü boyama eylemine dönüştü gibi geliyor bana. ODTÜ de yaşananlar zaten uzun zamandır malûm. Eğer bu gün yaşananlar ilk olsaydı herhalde büyük çoğunluğumuz anlar desteklerdik. Ama bu senaryolara o kadar alıştık ki artık çoğunluk olarak buzdağının su altında kalan kısımlarını da gördüğümüz için prim verilmiyor. Eğer bu özgürlük isteklerinin arkasından bu günlerde yıl dönümlerini yaşadığımız 27 Mayıs ve idamları, 12 Eylül ve katliamları, 28 Şubat ve akıl almaz kararları uygulamaları gelecekse geri dursun.
sairmehmet39@hotmail. com
0 539 839 75 78

Yorum Yazın

Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol