Türkiye'de insanların hayatı "SU KÜÇÜĞÜN SÖZ BÜYÜĞÜN"le başladı, bugüne geldi. Bu şekilde, bugüne kaç yüzyılda geldiğimiz belli değil. Ama geçmişte "SUS, KONUŞMA" dediklerimiz bugün konuşuyorlar. Fakat ne konuşuyorlar? İsmet İnönü, memleket meselelerini konuşmaya başladıkları zaman demokrasinin yerleşmiş olacağını söylemiştir. İyi de halkın konuşmaları gerçek demokrasiyi getirebilecek mi? Bu husus hiç konuşulmuyor, medyada yer almıyor. Bugün herkes biliyor ki bugün demokrasiyi, demokrasinin ne olduğunu konuşmuyor. Konuştukları da ne kendisine ne de memlekete bir fayda, bir değişiklik getirmiyor. Konuştukları da ne kendisine ne de memlekete bir fayda, bir değişiklik getirmiyor. Çünkü konuşmaların içi boş. Fikir yok. Mesela tuttuğumuz partinin adını söylüyoruz fakat partinin, particiliğin ne olduğunu bilmiyoruz. Oysa bir ülkenin yönetiminde parti ve partiler varsa orada demokrasi vardır. Ancak Türkiye'de demokrasiyi halk yapıp kullanmıyor. Halk, partilerin ne olduğunu, ne işe yaradığını bir bilse işe YEREL DEMOKRASİ'den başlayacaktır
YEREL DEMOKRASİ, demokrasinin tabanıdır, altyapısıdır. Yerel demokrasi yoksa, çark çalıştırılmıyorsa, yerel sorunlar üzerinde kamuoyunun ilgisi, bilgisi yoksa, bunlar konuşulup tartışılmıyorsa GENEL DEMOKRASİ havadadır ya da bir başka yerdedir. Ama köyde, kasabada, kentte değildir.
Ünlü fikir adamı rahmetli Ziya Gökalp "Köyde medeniyet yoktur" der. Meşrutiyet Dönemi'nde köyde olmayan şey bugün de yoktur. Oysa İsmet İnönü'nün, Celal Bayar'ın iktidarda bulundukları dönemlerde köylerde, kasabalarda partilerin örgütleri, Ocak-Bucak Teşkilatları vardı. İyi kötü kongre yapıyor, delege seçiyor, demokratikleşmenin alt mekanizması köyde çalışıyordu. Bu şekilde halk Demokratik Eğitim görüyordu. Gerçi bu örgütlerin başında olan Ocak-Bucak Başkanları bazı yerlerde çizmeden yukarı çıkarak görev yapmışlar ise de demokrasinin bu kurumlarının köylerden, kasabalardan kaldırılması halkın DEMOKRATİK TERBİYE almasını, demokrasi çarkını çalıştırmasını geciktirmiştir. Demokrasinin tabandaki yönetici kadrolarının da iyi yetişmemiş olmaları Yerel Demokrasi'yi, halkın demokratikleşme sürecini yavaşlatmış, Seçim Sandığı'nın fonksiyonunu zayıflatmıştır. Bu neden halkı bütünü ile demokrasinin gerek gerçekleri ile demokratik yönetime dahil etmek lazımdır.
Şu bir gerçek ki Türk insanı yaşadığı yerin sorunları ile pek meşgul değildir. İlgilenmesi için sadece KÖY DERNEĞİ düşünülmüştür. İhtiyar Heyetleri, Muhtarlar bu mekanizmayı pek işletmemişlerdir. Genelde Muhtarlar'ın düşündüğü kabul görmüştür. Oysa Köy Kanunu, partilerin kuruluş tüzükleri köy ve kasabalarda demokratik tartışmaya az buçuk yer vermiştir.
Halkın ülke sorunları üzerine düşünmesini, fikir üretmesini, karar aşamasında yapıcı bir rol oynamasını, toplumun demokratikleşmesini istiyorsak Yerel Demokrasi mekanizmasını harekete geçirmemiz gerekir. Bunu halkın eğitimini ele alarak, birlikte yapmamız ve böylece konuşan halkın konuştuklarının içini doldurmuş oluruz. Halkın bilgilenmesinden, aydınlanmasından korkmamak gerekir. Halksız Demokrasi olamayacağını da aklımızdan çıkarmamamız lazımdır. Demokrasi iyi bir idaredir ama zor bir idaredir. Halkın eğitimli ve bilgili olmasını gerektirir. Kaldı ki bizim demokrasimiz dünyanın geri kalmış bir bölgesinde tutunmaya çalışan bir demokrasidir. Başarısı dünyayı ilgilendirmektedir.
Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol