25 Mart 1976 yılında hayata veda eden Cumhuriyetin seçkin Kültür insanı Şevket Süreyya Aydemir sonsuzluk yolunda bir yılı daha geride bıraktı. Onu hatırlayan olmamıştır. Oysa Şevket Süreyya Aydemir Atatürk’ün itibar gösterdiği bir yazardı. Öğretmen kökenli olan Şevket Süreyya 1933 yılında Ankara Ticaret Lisesi Müdürü idi. Mustafa Kemal onu bu okulu ziyareti sırasında tanımış ve takdir etmişti. Takdirlerini de şöyle yazmıştı:
"Gördüklerim yüreğimi sevinçle, umutla doldurdu. Türk çocuklarının yüksek kabiliyetine imanım tamdır. Bunun bin bir delili görülebilir. Fakat bugün burada gördüğüm eser her halde, görülmeye, takdir edilmeye değer kıymeti bir mücdedir. Bir bilgi yapısında yetişmek fırsatına erişen çocuklarımızı tebrik eder, memlekete faydalı olmalarını dilerim."
"Kıymet ve kudretini canlı eserleriyle göstermiş bulunan müdür ŞEVKET SÜREYYA BEY'i takdir eder ve kendisinin daha geniş çalışma eserlerini iftiharla göreceğime olan inancımı beyan (açıklarım) ederim."
Şevket Süreyya Aydemir, Mustafa Kemal'in umutlarını, inancını boşa çıkarmamıştır. Birçok büyük olayların içinde bulunmuştur. Türkçülük akımının genişleyip yayıldığı dönemde bu akımın çekiciliğine kapılarak SUYU ARAYAN ADAM olmuş, Orta Asya Türklüğünü arayıp durmuştur. Bir eserinde “Osmanlı Devleti'nin kurucuları Türk olduğu halde onların döneminde Türk kaybolmuştur. Adı söylenmez olmuştur. TÜRK adı hakaret anlamında kullanılmıştır" der ve ANADOLU GERÇEĞİ'ne, MUSTAFA KEMAL ÇİZGİSİ'ne döner. Bundan sonra yoğun biçimde bilgi üretir, Mustafa Kemal’in kadrosunda kalmaya, ona hizmet etmeye özen gösterir. Bu süreçte Yakup Kadri ve Vedat Nedim Tör ile KADRO HAREKETİ'nin içinde yer almıştır. Birçok eserler meydana getirir. TEK ADAM, İKİNCİ ADAM, SUYU ARAYAN ADAM, TOPRAK UYANIRSA ve Enver Paşa, Adnan Menderes, Kırmızı Mektuplar gibi okunmaya değer kitaplar yazmıştır.
Her şeyden önce Şevket Süreyya Aydemir Atatürk'ü iyi anlamış, iyi yorumlayıp anlatmış biridir. İşsiz kaldığı zamanlarda, düştüğü sıkıntılı zamanlarda bile ATATÜRK DEVRİMİ'ni anlatmaya devam etmiştir. Bu nedenle okunan, sevilen bir yazar olmuştur. Ancak ne var ki ömrünün son yılları acılar içinde geçmiştir. Dilinde çıkan bir yara, Şeker Hastalığı onu alıp götürmüştür. Edirne yetiştirdiği bu değeri nasıl yaşatıyor bilmiyorum. Bir yerde adı sanı var mıdır, onu da bilmiyorum. Yetişen kuşakların diğer yazarlar gibi onu da okumadıklarını tahmin ediyorum. Hep söylüyoruz, yazıyoruz. Hz. Muhammed'in ümmeti, Mustafa Kemal Atatürk'ün milleti kitap okumuyor. Okumadığı için de dünya insanlığına bir şey veremiyor. En acı tarafı Şevket Süreyya söylüyor, "AYDINLAR ATATÜRK DEVRİMLERİNİ SAHİPLENMEDİLER." Şevket Süreyya Aydemir'e göre devrimler anlaşılsaydı, anlatılsaydı, Devrim Düşüncesi açılıp yorumlansaydı Türkiye bugüne böyle mi gelirdi?
Yakınmak bir şey ifade etmiyor. Şikayet edilen yarayı tedavi etmek gerekiyor. Biz onu yapamıyoruz, daha doğrusu yarayı kapatmak istemiyoruz. Yarayı tedavi eder gibi görünmek işimize geliyor. Okuyan, okuyacak olan bir halkın kafasında oluşacak yeni fikirlerden, söylemlerden korkuyoruz. Bilgilenmekten, bilgilendirilmekten kaçınan oldukça bizde gerçekler iyi öğrenilmiş olmayacaktır.
Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol