Cumhuriyet ilan edildigi zaman Yeni Türkiye bir köyler ve köylüler ülkesi idi. Nüfusun yüzde 80'i köylerde yasiyordu ve bunlar çiftçiydiler. Ancak topraklari, tarim araç ve gereçleri olmayanlar da vardi. 1940'li yillarin ortalarinda kabul edilen Toprak Reformu Yasasi onlara umut vermis ise de yasa uygulanmadigi için topraksizlar köylerde irgat olarak kalmislardir.
Kirklareli Faik Canselen çiftçilerin marsini yazmis, ulusal bütçeye her yil Toprak Reformu için para konmus, çiftçilerin Toprak Bayrami yapmalari tesvik edilmis fakat her sey lafta kalmistir. Bugün Güneydogu Anadolu'da yasanan sorunun temelinde yapilmayan Toprak Reformu yatar. Ihmaller Türkiye'yi bu noktaya getirmistir. Anadolu ve Trakya insanlari ile demokrasi yapmasi gereken siyasetçi esnafi Anadolu'da asiret reisleri ve toprak aglari Trakya'da köy, kasaba ve sehir asrafi ile sandik sorununu çözmüstür.
Oysa Cumhuriyet'in ilk yillarinda tarim ve köylü sorunu devletin öncelikli sorunu olarak ele alinmistir. Sayin Demirel'in iktidarina kadar köylü sirti oksanan, oyu aranan insandi. Demirel onlara yakinligini anlatmak için Islamköylü oldugunu söylerdi. Tabi o yillarda "Benim Köylüm", benim çariklim, sakallim, kasketlim diyenler bugün kentlerde köyü unutmus insanlardir.
Dün KÖYLER ÜLKESI olan Türkiye'nin bugün büyük ölçüde köyleri bosalmis, ülke kalkinmasindaki yeri azalmis, son yirmi yil içerisinde bu kirsal alandan bir milyondan fazla çiftçi tarimdan kopmustur. Bunlar tarimda açaga çikan, isini gücünü kaybeden insanlardir.
Tarimin ülkenin kalkinmasindaki yeri, milli gelirdeki sirasi gerilemistir. Tabii tarimdaki, kirsal kesimdeki bu gerileme sagci hükümetlerin tarim politikalari ile yakindan ilgilidir. Tarimin gerilemesinde Avrupa Birliginin de rolü vardir. Avrupa Birligi, Türkiye'de çiftçi sayisini çok bulmakta, bunun büyük ölçüde azaltilmasini istemektedir. Sonuçta Türkiye kendisini besleyemez duruma gelmistir. Bugday, nohut, kirmizi mercimek gibi daha birçok tarim ürünü ithal eder hale düsmüstür.
Köyün ve köylünün birçok yönden içine düstügü daha dogrusu düsürüldügü durum sorun bugün üzerinde durulan bir sorun degildir. Çözümü için de bir hareket yoktur. Zaten beklenmiyor da. Çünkü hükümetler bu politikayi, tarimi bitirme politikasini bilerek bilinçli olarak kullanmaktadirlar.
Tarimin daralmasina paralel köylerden kentlere göç de büyük ölçüde durmustur. Ekonomik kriz dolayisiyle kentlerden köylerine dönenler bile olmaktadir. Bu durumda köylerde isi olmayanlarin sayisinda artis gözlenmektedir. Gizli issizler sayisi daha da artmaktadir. Yani kirsal kesim, gerileyen tarim ve hayvancilik yüzünden yeni sorunlarla karsi karsiyadir. Önümüzdeki yillarda köylerde hükümetler yeni sorunlar yasayacaklardir. Ögretmeni, okulu olmayan köy, bir baska biçimde gündeme gelecektir. Buna hazir olmak gerekir.
Köylerin bosalmasi, çiftçi aile sayisinin azalmasi dogaldir. Bir gün köylerin kentlere akmasi normaldir. Bundan kaçinmak mümkün degildir. Köyün silinmesi, kentin güç kazanmasi uygarlasmanin geregi kabul edilmektedir. Ancak Türkiye'de bu süreç birtakim sosyal ve ekonomik sartlarin zorunlu oldugu için dogalligi olmayan bir süreç yasanmaktadir. Tabii sorunlar da bundan kaynaklanmaktadir. Daha ne diyelim, Atatürk'ün Memleketin hakiki sahibi ve efendisi, dedigi köylü ilgi ve çözüm beklemektedir. Türkiye'yi besleyen insanlari onlar oldugunu unutmamak gerekir.
Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol