SİZ ALDIRMIYORSUNUZ AMA BEN SİZİN HİKAYENİZİ ANLATIYORUM

Geçen gün Açık Öğretim Fakültesi Kırklareli İl Temsilciliği’nde Öğretim Görevlisi Münür Saygın ile geleneksel sohbetimizi yaparken Münür Saygın, Prof. Dr. Mehmet Özdoğan'ın 20 yılı aşkın bir zamandan beri Kırklareli'nin Aşağıpınar ve Kanlıgeçit mevkilerinde sürdürdüğü arkeolojik buluntuların Karakoç köyü’nde muhafaza edildiklerini söyledi ve Kırklareli'nin Kültür zengini bir yer olduğuna dikkati çekti. Münür Saygın entelektüel düzeyde bir sosyal insandır. Birçok kuruluşlarda gönüllü olarak üstlendiği görevleri vardır. Bana sık sık yazmakta olduğum kitapları bitirmemi söyler. Anlıyorum ki bilginin, kültürün kaybına gönlü razı değildir.
Gerçekten çeşitli nedenler yüzünden Kırklareli'nde hatırı sayılır derecede bilgi ve kültür kaybı vardır. Mesela Mustafa Kemal'in 1930 Kırklareli Türkocağı’nda başlattığı KÜLTÜR DEVRİMİ ULUSLAR ARASI BİR KONU haline getirilmemiştir. Ama Mustafa Kemal 1936’da Vize, Kırklareli ve Lüleburgazda arkeolojik kazı yaptırmış,çok da önemli arkeolojik eserin İstanbul'da müzelere konmasını sağlamıştır. Bu eserler Kırklareli müzesine verilmeyecek derecede önemli sayılmaktadırlar. Mustafa Kemal'in Kırklareli'nin kültür zenginliğinden haberi var ki bu kazıları yaptırmıştır.
Yüzyıllardan beri tarihimizde, kültürümüzde Türk Gölge Oyunu'na adına veren KARAGÖZ KÜLTÜRÜ vardır. Osmanlı toplumu bu kültürün hicvettiği konularda gülmüş, kendi içinde oh olsun demiş, Osmanlı okumuşlarını eleştirmiş. Osmanlı okumuşlarını temsil eden Hacivat'ı da ciddi biçimde hırpalamıştır. KARAGÖZ bir KIRKLARELİ KÜLTÜRÜ'dür.
KARAGÖZ gibi Spartaküs, Ayanıkolos(Noel Baba)nın Babaeski'deki mezarını Avrupalı Din bilginleri, Alman bilim adamları söylüyor, biz bunları çok yazıp anlatmış, tartışmaya, ek araştırmaya açmışızdır.
Geçmiş toplumların, ulusların yarattıkları kültürler tarihin derinliğinde kalmışlardır. Araştırılıp çıkarılmaları gerekir. Kültür kaybolur fakat ölmez. Onu yaratan ölür ama kültürü geride kalır. ONUN İÇİN DERLERKİ "KÜLTÜR- ÖLÜ İNSANDA DİRİ KALAN ŞEYDİR." Mustafa Kemal Atatürk 9 Eylül 1922 de muzaffer ordusu ile İzmir'e geldiğinde çevresini kuşatan gazeteciler kendisine sormuşlardır düşmanı yendiniz. Zaferi kazandınız. Vatanı kurtardınız. Bundan sonra ne yapacaksınız? Emekli mi olacaksınız? Mustafa kemal buna şu yanıtı vermiştir. "Halkı Kurtaracağım"demiştir. Mustafa Kemal halkı kimin elinden alıp kurtaracaktır?
Soru belli, cevap ortada. Türk halkı o sırada yüzde 90 okuma yazma bilmiyordu. Cahildi savaşlar yüzünden halk sağlıksız kalmıştı. Bulaşıcı hastalıkların pençesinde kıvranıyordu, beslenemiyordu. Halkı yalnız bunlardan değil gerilikten, ilerlemesini engelleyen şeylerden de kurtarmak lazımdı. Cumhuriyetin ilanından sonra bunlar hep söylenmiş, anlatılmış, tekrar edilmişlerdir. Anlatılanları dinleyen olmuş, dinlemeyen de olmuştur. Ama anlatılanlar onlardı. Onların hikâyesi söz konusu ediliyordu.
Bugün ülkemiz çok ciddi sorunlarla karşı karşıyadır. Bu tehlikeli gelişmeyi mutlaka başarı ile atlatmamız, huzuru, istikrarı, sağlamamız lazımdır. Her gün şehitler, her gün gaziler, ölümler, vurdular kırdılar... Bu nereye varacaktır? Bu halk 80 yıl önce Kurtuluş Savaşı yapmıştır. İç ve dış düşmanlarla, emperyalist güçlerle savaşmıştır. Yurtta ve dünyada barış istemiş, barış dileğinde bulunmuş bir ulus rahat bırakılmalıdırlar.

Yorum Yazın

Yapılan Yorumlar

  1. ahmatça köyünde sergileniyor