Çernobil olayı gerçekleştiğinde gazetelerde değişik değişik haberler yer alıyordu. Zaman gelecek özellikle kanser hastalıklarının yoğun bir şekilde artacağı, ölümlerin onlarla yüzlerle ifade edilebileceği yazıyordu.
İnanmak güçtü, zaman ilerledikçe bu hastalığın acı sonuçları kendini göstermeye başlıyordu. İşte gazetede okuduğum bir haber duygu yoğunluğu yaşatarak "Küçük Yüreğin Sonu" şiirimi yazmamı sağladı.
Çok sevdikleri, hayatta tek varlıkları olan yavrularının daha hayatın baharında açan güneşi göremeden bu illet hastalığa yakalanması anne babayı çok üzüyordu. Eşinin bunun acısına, ağır faturasına dayanamayarak hastanenin beşinci katındaki pencereden kendini yere atarak intiharı seçmesi annenin maddi manevi yükünü arttırmıştı. Daha sonra annesinin de bu yoğunluğun bunalımından sonra ilaç alarak dünyasını değiştirmesi, acı çeken küçük kızın eceline annesinin mezarı başında kavuşmasını yorumluyordu. Bu haftayı anarken, şiirimle kanserden rahmete göçenlere Allah'tan rahmet, yakınlarına başsağlığı dileklerimi iletirken bahsi geçen hastalığa ilerleyen tıb teknikleri sayesinde çözümlerin hızlandırılacağını ümit ediyor, hasta dostlarıma acil şifalar diliyorum.
KÜÇÜK YÜREĞİN SONU
Küçücük yüreği,ölümü tanımıyordu,
Hissetmiyordu soğuk tenini,
Hastaydı,ateşliydi,titriyordu,
Plastik bir yaprak gibi,
Eriyordu gıdım,gıdım.
Amma velakin mutluydu,
Gülücükler,tebessümler saçıyordu izleyenlerine,
Ona masum masum bakan,
Acıma duygusu hissettiren gözlere,
Sahte göstermelik sevgilere inat.,
Mutlu bir tebessüm,
Mahzun bir bakış,
Sadece bir umut düşlüyordu,
Geleceği için;
Ak saçlı dedesinden,
Öpücüğe boğan ablasından,
Onunla ölüp dirilen babasından,
Canım diye saran anasından,
Yaradanı olan Tanrısından,
Beklediği sadece bir umut,
Bu düşlerle gülüyordu,
Sarıyordu,sarılıyordu,
Zaman zaman acıya dayanamayıp ağlıyordu.
Nerden bilirdi ki böyle pür neşe yaşarken,
Doktorun annesiyle gizli gizli konuşurken,
Açık kapı aralığından ecelini duyabileceğini,
İçine attığı hayat arkadaşı ölümle,
Kucak kucağa yaşayacağını,
Nerden bilebilirdi ki?
Günahı neydi yavrucağın,
Çernobil onun suçu muydu?
Hormonlu sebzeler meyveler,
Radyasyon saçan aletler,
Onun günahı mıydı?
Yokluktan hastane kapısına gelemiyen,
Acı haberi duyarım endişesi ile eriyen,
Babasını görmeden hayata veda etmek,
Onun hakkı mıydı?
Küçücük bedeni savrulurken sağa sola,
Aniden çakı gibi dona kalacağını,
Son nefesinde sevdiklerinden ayrı,
Kimsenin elini tutmadan,
Tıp tıp atan yüreğinin,
Ritminin sona ereceğini bilebilir miydi?
Eğer tüm bunları bilseydi,
Dünyaya gelmek ister miydi?
Arkadaşlarının coşkulu oyunlarını izlerken,
Bu acılara gücü yetmeyen babasının,
Yüreği kanlı labirent misali beyninin,
Duracağını,cinnetlere karacağını,
Karmaşık duygularla pencerede isyan ederken,
Boşluğun uçsuz bucaksız kollarına bırakıp
Beton caddeyle öpüşeceğini bileblir miydi?
Bir yanda eriyen yavrusunu,
Öte yanda kendini sonsuzluğa bırakan,
En dayanıklı bildiği aile direğini,
Gözler önüne getiren acılı anne yüreği,
Dayanır mıydı bu gaflete,
Bir avuç beyaz leblebide buldu kendini,
Hayalini,ümitlerini,geleceğini,
Yok etmişti,oda kolayı seçmişti,
Mücadele yerine,teslimiyeti tercih etti,
Bunlardan sonra nefes alıp veren,
O minicik can,
O yavru yürek,
Dayandı tüm bu acılara,
Bir gün annesinin mezarını ziyarete gittiğinde,
Can dostu ecel,
Kucaklamıştı onu,
Ben seni sarmadan,
Sen geldin kollarıma dedi,
Annesinin mezarı başına yığıldı,
Yavru beden,cansız yatıyordu,
Ama mutluydu,Gülüyordu,
Varlığım diyebildiği,
Annesinin kucağındaydı,
Ömür boyu onu çağıran,
Eceline kavuşmuştu,
Miras olarak bıraktığı,,
Acı,keder ve hüzün,
Baki dostumuz kaldı,
Siz mutlu olun,
Kanser denen illetin,
Varolmasında katkısı olanlar,
Yavru beden yerine siz gülün,
Tebessüm edin,sevinin,
Neden mi? Siz kazandınız.
Sevgiyle kalın, hoşça kalın.
Alâeddin İKİCAN
İLESAM İl Temsilcisi
e - posta : alaeddinikican@gmail.com
Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol