Elmacık Köyünden Hasan Tuna'dan söz etmek istiyorum. Köyden kente geldikçe şair Mülayim Tirfil'in Kıraathane'ye uğrar, konuşuruz. Konuşup görüşürken mutlaka çevre ve doğa ile ilgili yeni bir şey söyler, gördüklerini, düşündüklerini dile getirir, doğaya kulak verilmesinin yolunu açar. Hasan Tuna doğuştan çevreci, TEMACI bir Halk Aydını, Köylü İnsanı'dır. Görmüş geçirmiş, bilgilerini zenginleştirmiş, deneyimlerini arttırmış biridir. Bu yönleri ile Hasan Tuna ilginç ve farklı bir insandır. Zaten toplumda FARKLI İNSANLAR'ın bir söyleyecekleri, bir diyecekleri vardır. "FARKLI" olunca toplumdan ayrı düşmüş, sürüden ayrılmış koyun durumuna düştüğü söylense de yine de bu tür insanların söylediklerine, söyleyeceklerine kulak vermek gerekir. İşte Hasan Tuna onlardan biridir.
Çarşamba günü Şairin Kahvesi'nde (Kıraathanesinde) görüştüğümüzde çevre ile, insanlarımızın cehaletiyle ilgili iki olaya tanık olduğunu söyledi. İstanbul'dan köyüne piknik yapmaya gelen oldukça kalabalık bir grubun ormanda yeyip içtikten, eğlendikten sonra çekip gittiklerini, fakat geride tepe tepe pislik bıraktıklarını, doğayı hatırı sayılır biçimde kirlettiklerini anlattı. Bir başka olayı da şöyle anlattı:
Merkez Köylerden Kadıköy Deresi'ne yakın bir yerde en az 300 yıllık, kaliteli bir Meşe Ağacı'nın yakıldığını üzülerek anlattı. Bu ANIT AĞAÇ'ın yakılmasında insanların ne bulduklarını sordu ve Japonların bu tür yaşlı kayıpları "BİR KÜTÜPHANE YANDI, YOK OLDU" biçiminde vasıflandırdıklarını söyledi. Kuzulu (Koyva) Köyü sınırları içersinde, bir Doğa Güzelliği'nin yer aldığı yerde, güzelliğe güzellik katan bir mağaramsı yerden yeryüzüne çıkan oldukça gür bir akarsuyun ağızının taşlarla kapatıldığını daha önce anlattığını tekrar etti.
Şimdi karşımıza Duyarlı, İlgili bir köylü yurttaşımız, bir de doğaya zarar veren, çevreyi kirleten, yakıp yıkan CEHALETİN SEMBOLİ BÜYÜK KENT İNSANLARI var. Nereden baksak vahim bir tablo… Büyük Kent Merkezine uygarlık gelmesi gerekirken doğayı, çevreyi kirletme örneğinin gelmesi cidden düşündürücü bir olaydır. Bu durumda ne yapmak lazımdır? Cafer Tayyar Paşa'yı Yunanlılar'a teslim eden köylüler için söylediklerini tekrar etmekten başka çare yoktur. Atina Cezaevi'nden Yunan Generali Trikopi karşılık salıverilen Cafer Tayyar Paşa'nın yabancı gazetecilerin "Şimdi ne yapacaksınız? Sizi Yunanlılara teslim eden köylere ne diyeceksiniz" sorusuna verdiği yanıtı dile getirmek gerekiyor. "OKUL YAPTIRACAĞIM. Fakat bugünkü eğitim öğretim süresi insanımızın, ormanın yeşil örtüsüne çöpünü yaymaması gerektiğini düşünmesine yetmiyor. O halde eğitim- öğretim süresini uzatmak, ömür boyu eğitim yapmak lazım geldiğini düşünmek icabediyor. Çünkü olay eğitimsizliği cehaleti ortaya koymaktadır. Değil mi?
Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol